Biz kimiz?

 

BBC World TV kanalında oldukça sık gösterilen bir reklam olduğunu biliyormusunuz? Bu hakikaten güzel hazırlanmış ve Türkiye’yi, bilhassa Avrupada, tanıtmak için yapılmış bir reklam. Böyle şeylere değer vermeye başladığımızı görmek şüphesiz sevindirici ve ümit verici. Sayılarının artmalarını, kapsamlarının genişlemesini arzu ederiz.

Reklam gayet modern bir tutumla, iş adamlarımızı, hayat dolu kız, erkek, gençlerimizi, güzel iş merkezlerini ve bazı güzel manzaraları içermekte, Türkiye’yi uygar olarak göstermeye çalışan, herşeyi dört dörtlük bir mesaj. Amma eksik olan bazı şeyler var ki işte onlar bizim hâlâ o reklamın göstermeye çalıştığı düzeyde olmadığımızı acı bir şekilde haykırıyor. Ve biz bunu başkası anlamaz diye düşünecek kadar gabiyiz.

Bu reklamda, ne pos bıyıklı iş adamı, ne türbanlı gençler, ne plajda pardösü ile denize giren hanımlar, ne her namaz zamanı minarelerden bangır bangır bağıran ezan sesleri, ne sokaklarda akan atık suları, ne yokuşta su basan evler, ne duvası kabul olmayıp raydan çıkan trenler, ne üç kuruş rüşvet yüzünden batan zehir dolu gemi, ne arıtılmamış atığını denize bırakan belediye, ne de parkta yanyana oturan gençleri ayıran ahlâk zabıtası var. Olmayanlar zaten saymakla bitmez, bitmez amma unutulmaz da. Çünki aslında biz hâlâ geriye doğru gitmekte olan bir koyun sürüsüne benziyoruz. Benliğimizi, şahsiyetimizi korumak uygarlığına erişememiş bir kitleyiz. Üstelik de başını kuma sokup saklandığını sanan deve kuşundan farklı değiliz. Hâlâ üç beş fiyakalı lakırdı ile bizimle devamlı oynamakta olan batıyı aldatmakta olduğumuzu sanıyoruz. Hâlâ bir havucun peşinde isteninen yöne gidiyor, biraz sırtımıza vurulunca da üstelik bir marifetimiz varmış gibi böbürleniyoruz ve medya bu kepazeliğe tef çalıyor.

Halbuki yapmamız gereken sadece komplexlerimizden sıyrılarak kim olduğumuzu kabul etmek kadar basit. Bu bizim karekter sahibi olduğumuzu gösterecek ve türlü nedenlerle hertaraflarını yalamaya alıştığımız batının saygısını kazanacak ilk adımdır. Saygı ve güven para ile veya siyaset ile satın alınamaz. Kendini ispat ederek kazanılması gerekir. Halbuki biz yılıştıkca bunlar yok olur ve batının bizi sürüklemeye çalıştı yere süratle düşmemize neden olur. Nereye kadar mı? Tanzimat devrinde düştüğümüz kapütalüsyonlara kadar ve beteri.

Bugünki yönetilme şeklimiz bir utançtır amma esas utanılacak şimdi bizi yönetenler değil Atatürk’den sonra kendi hırs ve çıkarları için türlü tavizleri veren ve bizi şimdi içine düşmekte olduğumuz girdapa atanlardadır. Biz bu ruhsuzlara birşey yapamayız amma tanrının onları af edeceğini de sanmıyorum, ahiret günü başlarıını saklayacak kum olmayacaktır.

Biz neden kompleksliyiz? Renesanstan sonra büyük bir hamle yapan batının uygarlık kalkınmasına, din ve idari şeklimiz yüzünden ayak uyduramayarak geride kalmış olmamız ve taklitçilik kusurumuz, bunun başlıca sebepleridir.

Atatürk batıdan örnek almayı önermiş amma hiçbirzaman onların karekterine bürünmeyi kabul etmemiştir. Oysa biz mevcut değerlerimizi bırakıp, musikimizden yazı uslubümüze, örf ve adetlerimizden onların yaşayışına kayıvermeyi yenilik olarak kabul eden maymunlar, kendi varlık ve benliğimizi geliştireceğimize başkasının şeklini almaya çalışanlarız. Bu gibi kişiye ve millete saygı duyulmasını beklemek ise cehaletin ta kendisidir.

Dinimiz Kuran’ın Allahın kelamı olduğunu kabul ettiğinden hiç kimse onu değiştirmeye yetkili olmamıştır. Oysa Hıristiyanlıkda tam bunun tersidir ve zamana uygun olarak değişiklik imkanı sağlanmıştır. İnanç bir kitle için en önemli bağlantılardan birisi olmasına rağmen, 1400 yıl evvel kurulan din kurallarını bugüne uygulamaya çalışmak gülünçtür, acıdır ve bizi içinden çıkılmayacak derinliklere sürükleyecektir. Bu sürüklenmenin işaretleri görülmekle beraber biz hâlâ uykudayız veya daha beteri şahsi çıkarlar için yağcılık yapmakla gün geçiriyoruz. Allah encamımızı hayreylesin ve bizi doğru yola yönlendirecek kuvvet versin.

Bu girdaptan yegane kurtulma şansı gene kişiye düşmektedir. Dinimizden vazgeçemeyiz, ve olagelmiş durumdan bir kabustan uyanıyormuş gibi kurtulamayız. Amma evvela durumumuzu kabul edip sonra kişi olarak aklı selim ile, mantık ile, biz biz olarak, şeref ve haysiyet ile, vakurlukla, durumumuza hâkim olmak için, aptalca AB komserlerinin ağzına bakacağımıza, kendimiz ilk adımı atabiliriz.

Bunu yapan saygı ve itimada doğru ilk hamleyi yapmış olacaktır. Artık başımızı gömecek kuma gerek kalmayacaktır.

Çoçukluğumda uzaklardan belli belirsiz, tatlı tatlı gelen, hoparlörsüz, ezan sesini nekadar özlüyorum. Bu, uygarlığın kaybolmuş ortamında yaşamak da gözlerimi, yaşartıyor.

 

About The Author