Orman ve Su İşleri Bakanına
Çölleşmeyi önleyebiliriz
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu:
Geçenlerde basın ile yaptığınız söyleşide “Kuraklığın kapıya dayandığını ve 30 şehrimizin büyük bir kuraklık sorunu ile etkileneceğini” dile getirmiştiniz. Haklısınız, bütün bilim insanlarının de belirttiği gibi çölleşmeye doğru sürükleniyoruz. Kuraklıktan tarım alanlarımızın da yok olacağı kesin. Bu korkunç felâlete doğru sürüklenmeyi siz durdurabilir, hiç değilse etkisini yaşanabilir ve idare edilebilir boyutlara indirebilirsiniz.
Yıllardır dile getirdiğim önerimi henüz uygulayan olmadı. Ne yazık ki, çölleşme olduktan sonra iş işten geçmiş olur ve alınacak hiçbir önlemin faydası olamadığı gibi, geri dönüşü de olamaz!
Yapılması gereken ise, nehirlerin kullanılmadan atılan suyunu denizlere dökülmeden evvel, yeteri kadarını, kurumakta olan kaynaklarına, göllere, göletlere, barajlara, tarım alanlarına pompalayarak, toprağın çölleşmesini durdurmak,
Nehirlerin, derelerin denizlere döküldüğü bölgede, elektrik bedelsiz, güneş enerjisi ile çalışan pompalar koyarak, suyun borularla gerilere basılmasını sağlamaktır. Malum, damla damla göl olur!
Bu basit yöntem ile:
Kurumakta olan, göllerin, göletlerin, derelerin hiç değilse bir kısmı tekrar suya kavuşacak,
Yer altı su kaynaklarının hızla tüketilmesi duracak,
Kuraklığı arttıran bitkilerin ölmesine büyük ölçüde mâni olunacak,
Hızla felâkete doğru götüren kısırdöngü birçok yerde durdurulmuş olacak.
Önlemler bugünden alınmazsa, felâket oluştuktan sonra alınması hiçbir işe yaramaz. Akılcıl olan ve varlığımızın garantisi olan bütün yöntemleri, her ne pahasına olursa olsun, kaça mal olursa olsun, zamanında almak en doğru harekettir. Bu gün o zamandır ve ertelemek, felâketin gelişini kabullenmektir.
Bu yöntemi uygulaması, Türkiye’nin çok yerini, artık kaçınılmaz olarak bakılan felâketten kurtarır.
Dünya yüzeyindeki suyun %97.5’i tuzlu su, %2.5’i içme ve kullanma suyu, onun da % 2.02’si buzullarda saklı. Bize kullanmak için kalan sâdece %0.3’ü de, nehirlerde ve göllerde. Kullanabileceğimiz bukadar az su varken, her dakika milyarlarca metreküp su, nehirlerden denizlere dökülüyor. Bu akılcıl değil!
Tuzlu olmayan suyun %70’i tarımda, %22’si imâlatta, %8’i de içme, sıhhat ve ev işlerinde kullanılıyor.
Isınma arttıkça, bazı bölgelerde aşrı kuraklık, diğer bölgelerde aşırı yağış olmaya başladı ve bu durum artacak. 2 Santigrat artış %30, 4 Santigrat artış %50 su azalmasına neden olacak. Türkiye zaten su fakiri olmasının yanında, kuraklık bölgesinde bulunuyor ve son 50 yılda su varlığının / göllerinin yarısından fazlası kaybetmiş. Yüzey suları azaldıkça yer altı su kaynaklarını daha fazla kullanarak gelecek felâketlerin zamanını hızlandırıyor ve boyutu büyütülüyor. Su azaldıkça bitki örtüsü azalıyor, yağmur azalıyor, kuraklık çoğalıyor. Bu kısrdöngü devam ederse, geri dönüşü yok!
Kullanılışın en çok arttığı ve su kaybının da en çok olduğu ülkeyiz.
Bunlar olurken, bütün dünyâda olduğu gibi, bizde de kullanılamayan nehir suları denizlere akıyor, atılıyor. Buzulların erimesiyle denizlerin seviyesinin yükseleceği felâket haberleri çıkarken, ihyiyâcımız olan nehir sularının denizlere akmasına engel olmayı düşünen yok. Bu tutumda bir yanlışlık var!
Teknolojisi ve ekonomisi ilerlemiş ülkelerde içme suyu bakımından uzun vâdede büyük bir sıkıntı yaşanmaz. Revers Osmosis sistemi ile herhangi bir suyu arıtmak bügün için pahalı olasa da, mecburiyet doğduğunda yapılır ve sorun çözülür. Amma tatlı suyun, toprağı sulamak için % 70’i ve sanayi için %22’sinin kullanıldığını hatırlarsak, tarım suyu sorununu arıtılmış suyla çözmenin imkânsıza yakın olacağı belllidir.
Bu nedenle, alınması gereken diğer yöntemlere ilâveten, yukarıda önerdiğim, nehir sularını geri alma yönteminin uygulanmasının, bütün dünyâda er geç kaçınılmaz olacağına eminim. Ümidim, geri dönülme noktası geçilmeden yapılmaya başlanması ve buna sizin, şimdi ön ayak olmanızdır.
Başarılar dileğimle,
Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA, Yazar
Bodrum
Son yorumlar