T. Comez e mektubum

Sayın Turhan Çömez:

AKP içinde iken gelişmelere karşı çıkmaya başladığınızdan beri sizi izliyorum. Konuşmalarınızı ve aksettirdiğiniz fikirleri saygı ve memnuniyetle karşılıyorum. Abant toplantınızda yayımladığınız bilidirideki tesbitlerinize de katılıyor, herşeyin memleket için hayırlı olmasını diliyorum.
Sizin kişiliğinizde de büyük bir istikbal olduğunu düşünmekteyim.

Ancak beni çok rahatsız eden bir sorun var:

Hukuka dayanan, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini ellerine teslim edeceğimiz birisinin eşinin TÜRBAN’lı olmasını izah etmekte bana kimse olumu bir cevap veremedi.
Şunu vurgulamak isterim ki, baş örtmekten bahsetmiyoruz,Emperyalistlerin planı olan Ilımlı İslam hareketinin SİMGSİ, hatta artık bayrağı denilebilecek TÜRBAN’dan bahsediyoruz.

17 Mart’ta Cumhuriyet gazetesi Strateji bölümünde çıkan Yeni düzen adlı yazımdan bu konuyla ilgili bölümünü kopyalıyorum:
‘………………
• “Sekülerlik: Tarihinin son 400 yılını din savaşlarıyla geçiren Avrupa, bu yolda 30-yıl ve 100-yıl savaşlarıyla çok kan döktü. Nihayet 19. yy’da Kilise ile Devlet arasında anlaşmaya varıldı. Kilise ve Devlet beraberce var olmakta, fakat birbirlerinin işlerine karışmamakta anlaştılar. Bunun ismi Sekülerlik’tir.
• Laiklik: 1789’da Fransız ihtilalinden sonra Kilise tamamen kamu etki alanından çıkarıldı. Kamu etki alanı tamamen Devlet’e ait oldu. Bunun ismi laiklik’tir.” (1)
Fransa ve Türkiye laik’dir. Bazı ülkeler seküler’dir, diğerleri de bu sıralamaya girmez.

Demokrasinin doğduğu batı ülkelerinin çoğu Hıristiyan olduğundan, Kilise/Din ve Devlet beraberce var olsa da, Hıristiyan dinin yapısından ötürü beraberce var olmaları için Devlet’in kurallarını değiştirmesi gereği doğmamıştır. Bu nedenle demokratik rejim, seküler ve Hiristiyan bir ülkede var olabilmektedir.

Halbuki Müslümanlık, Allahın kelamı olarak kabul edilen Kuranı-Kerim’in Ayet ve hadislerine dayanır. Şeriat da, Müslümanlığın ilahi kanunu olarak kabul edililir ve şimdiye kadar değiştirilememiştir. Bu nedenle, seküler ülkede beraber bulunma hâlinde, Devlet yapısının Şeriat ile değişmesi zorunluğu doğar. Yani, Şeriat kanunları ile hukuk devletinin kanunlarının devamlı çelişkide olduğu bir ortam doğar. Çifte kanunlu bir devlet idaresi olamaz. Bu nedenle Müslümanlık, sekülarizm ve Demokrasi, bir arada olamaz. Şeriat ile beraber demokrasi var olamaz. Müslüman ülkelerde demokrasi ancak laiklik ile beraber varolabilir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Atatürk bunun için laikl’liği anayasaya yazarak, şart ilke yapmıştır. Laiklik’de hiçbir şekilde kimsenin inancına ve inancının uygulamasına karışılmayacağı için, Müslüman da olsa, başka dinden de olsa, dinsiz de olsa, arzu ettiği kadar din kurallarına uyması/uymaması, anayasa kapsamı içinde kalmak şartıyla, kişinin doğal hakı olarak tanınmıştır. ……….. ‘

Eşiniz saçlarını kapamak isteyebilir, buna kimse karışamaz. Yurdumuzda bu adet herzaman vardı ve olacaktır. Ancak saç kapamak ile Türban bambaşka uygulamalar olarak belirmektedir. Şayet bu hususa bir açıklama getirmek imkanınız olursa beni ve benim gibi düşünen birçok vatanseveri mutlu edersiniz.

Saygılarımla,

Turgut A. Karabekir
(Ali Turgut)

About The Author