İman ve laiklik

 

Laikliğin îman’ı sınırladığı söylenerek, gerçekler gizleniyor.

Laiklik’de kimsenin inancına ve inancının uygulamasına karışılmaz. Müslüman da olsa, başka dinden de olsa, dinsiz de olsa, arzu ettiği kadar din kurallarına uyması/uymaması, anayasamız kapsamı içinde, kişinin doğal hakıdır.

Sekülerlik: 19. yy’da Kilise ile Devlet beraberce var olmakta, fakat birbirlerinin işlerine karışmamakta anlaştılar. Bunun ismi Sekülerlik’tir.

Laiklik: 1789’da Fransız ihtilalinden sonra Kilise tamamen kamu etki alanından çıkarıldı. Kamu etki alanı tamamen Devlet’e ait oldu. Bunun ismi laiklik’tir.

Çoğu Hıristiyan olan batı ülkelerinde, Kilise/Din ve Devlet beraberce vardır. Fakat Hıristiyan dinin yapısından ötürü, Devlet’in kurallarını değiştirmesi gerekmez. Bu nedenle demokratik rejim, seküler ve Hiristiyan bir ülkede var olabilmektedir.

Hazreti Muhammed’in vefatından yaklaşık 200 yıl sonra ülemâ tarafından derlendiği halde, müslümanlıkta Şeriat ilahi kanun olarak kabul edililir ve şimdiye kadar değiştirilememiştir. Bu nedenle, seküler ülkede beraber bulunma halinde, Devlet yapısının Şeriat ile değişmesi zorunluğu doğar. Yâni, Şeriat kanunları ile hukuk devletinin kanunlarının devamlı çelişkide olur. Çifte kanunlu bir devlet idaresi de olamaz. Bu nedenle Müslümanlık, sekülarizm ve Demokrasi, bir arada olamaz. Şeriat ile beraber demokrasi var olamaz.

Müslüman ülkelerde demokrasi ancak laiklik ile beraber varolabilir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Atatürk bundan ötürü, Fransadan örnek alarak, laikl’liği anayasayada şart ilke yapmıştır. Yâni dini kısıtlamamış, herkeze tercih hakkı sağlarken, demokrasiyi de korumuştur.

Türkiye’ye uygulanan ılımlı İslam hareketlerinin, özellikle ABD basınında demokrasiyi korumak olarak isimlendirilmesi utanç vericidir ve bilinçli olarak halkı yanıltmak, gerçeklerin üstünü örtmektir. Türkiye’yi sekülerliğe dönüştürme çabasıdır.

BOP çerçevesinde, laiklik sanki demokrasiye aykırıymış gibi gösterilirken, laiklikle beraber demokrasi de yok edililecektir.

Böylece kişinin seçeneği olan serbest din inancı, gündemdeki ismiyle îman da, serbestliğe değil, zorunluluğa dönüşmektedir.

Demokrasimiz âlet edilerek, kurallar değiştirilirken, Demokrasi amaç değil, bir araçtır sözünün de nereye uzanmakta olduğu bellidir.

 

About The Author