Belediyeler Birliği

 

Yetmişli yılların başında Bodrum’a gelebilmek saatler alan yorucu bir yolcukltu. Bodrum yarımadasında            dolaşmak ise tam bir macera idi. Hemen hemen hiçbir yere bugunki anlamda yol yoktu. Bahçe duvarları arasında, aslı sel yatakları olan, atlı arabaların oluşturduğu, zar zor geçebildiğimiz, bir karış tozla kaplı izler verdı. Bazı yerlerde tarla üzerinden gitmek gerekirdi. Torbaya gitmek yarım saat, Gölköye gitmek bir saat alırdı. Yol denemeyecek bu izlerden iki vasıta karşılaştığında geçmek imkanı yoktu. Yarımadanın yüzde yetmişine hiç erişilemezdi. Gümbet koyunda bir bostandan başka birşey yoktu, Karaincir, Akyarlar, Gümüşlük, Farilya (Gündoğan) koylarnda bir cami ve iki üç kulubeden ibaretti, kuzey sahilindeki oturumların hiçbiri yoktu, kabaca Bodrum, yanlız Bodrum için vardı.

Bodrum namını, bu şartlar altında, tabii güzelllikleri, insanlarının tutumu, kendine mahsus çarmı, ve başka kasabalar gibi olmadığı için yaptı. Yarımadanın diğer bölgelerinde  bügün gelişmiş olarak beliren yerler, mevcudiyetlerini ve gördükleri ilgiyi, Bodrum’a borçludurlar. Bodrum olmasaydı, onlar da olamazlardı. Yarımadamızın on belediyeye ayrılmış olarak, birbirlerinden kopmuş bir şekilde çalışmalarını doğal olarak kabul edenlerin bu başlangıcı hatırlamalarında fayda olduğunu düşünüyorum.

Başlangıçtan ötürü, bugün gelişmiş olan yerlerin, eskinin esiri olması beklenmese de, yarımadanın en ağır yükünü çok kısıtlı kaynaklarla taşımaya çalışan Bodrum, hiç değilse diğer belediyelerle beraber çalışma fırsatını bulmalıdır.

Parti ayrılıklarından, kişiler arasındaki çekişmelerden, birlikde düşünme anlayışının yerleşmemiş olmasından ötürü, Belediyeler Birliği’nin hâlâ beraber çalışamaması, yarımadayı bir bütün olarak düşünüp, onun doğru yolda, bilgili bir planlama ile gelişmesini temin edememiş olmaları üzülmemiz gereken bir durumdur.

Bugünki siyasi şartlar içerisinde belki bir Büyükşehir Belediyesi anlayışınıı beklemek erken sayılabilir. Fakat yarımadadaki on belediyenin birbirinden tamamen kopmuş olarak, kendi başlarına işlerini yürütmeye çalışmaları da, geleceğimiz bakımından doğru sayılamaz.

Bütün yükü taşıyan Bodrum, kaybetmiş olduğu alanlar, ve bu nedenle gelir kaynakları olmadan servislerini vermek çabasındadır, ve başarılı olamamaktadır. On yerine, şayet üç belediyeye bölünmüş olsaydık belki herşey daha kolay idare edilebilirdi.

Mevcut durum içersinde bütün belediyelerin yarımadanın müşterek konularında, parti ve şahıslar değil, sadece Bodrum Yarımada’sının çıkarlarını ön pilana alacak şekilde çalışma birliği yapmaları en pratik ve verimli yol olacaktır. Birçokları son zamanlarda çok değerli hamleler yapmış olan Başkanlarımızdan bu beraberliği yaratmalarını bekliyoruz.

Yarımada’nın, yol, su, kanalizasyon, elektrik, sıhhi bakım, turizm, emniyet, eğitim, özellikle, hava ve deniz temizliği konularında, belediyelerin birlik içersinde çalışmaları gerekir.

Hâlen var olan, fakat hiçbir etkili girişimde, beraber bir çalışmada, etkinlikte, bulunamamış olan Belediyeler Birliğinin, önümüzdeki kış sezonu içerisinde yeni bir anlayışla işe başlamalarını ümit ediyorum.

Yeni gelişmiş olan yörelerin Bodrum’a borçlu olduklarını idda etmiyorum. Belirtmek istediğim, bu yörelerin varlığı Bodrum’un varlığından doğmuştur. Ve hâlâ bugün şayet Bodrum cazibesini yetirecek olsa, bütün yöre bundan zarar görür. Bu nedenle, beraber çalışmaları kendi varlıklarının devamı için yapmaları gereken kaçınılmaz bir girişimdir.

Örneğin, Ortakentin katkısı olmadan Bitez sel sorununu hal edemez, bütün yarımada birleşmeden katı atık sorunu uygar bir şekile dönüşemez, deniz temizliği ancak bütün yarımada da uygulanırsa başarılabilir, elektrik ve su sorunu kesinlikle müşterektir.

Şahıslar gelir gider, partiler doğar batar, sandalyeler dolar boşalır, amma bu yarımada elden giderse birdaha geri gelmez. Aklımızı başımıza toplayalım, parti ayrılıklarını, başkanlar arası çelişkileri birtarafa bırakalım, ve elimizdeki bu bulunmaz güzelliği, altın yumurtlayan tavuğu, elden kaçırmayalım.

 

About The Author