Sorun sel mi, anlayış mı?
Eylülde yağan yarım saatlik yağmurda bir İngiliz turistin sel sularına kapılarak ölmesinden ötürü, Gümbet’teki Aliyen Dere’sinin onarınımına öncelik verildiği okudum. Aynı yazıda da bu sel sularının Elmadağ ve Göktepe’nin batı yamaçlarından geldiği, ve Devlet Su İşlerinin verdiği beyenatta, -Taşkın sorununa çözüm getirecek herhangi bir projenin mümkün olmadığı, belirtiliyordu.
Ayrıca belediyenin Aliyen dersinin ıslahı için, yanlış yapılaşmadan ötürü bazı yıkımların yapılacağı dile getirilmişti.
Bu durum karşısında beni bir düşüncedir alıyor. Acaba alâkalılara bu konuda evvelce yaptığımdan başka nasıl yardımcı olmam gerekiyor diye soruyor, ve suçu kendimde bulmaya çalışıyorum. Amma başarılı da olamıyorum.
Beş yıldır sel sularının nasıl kontrole alınması gerektiği hakkında hiç değilse on defa yazdım, yetkililerin bazılarıyla yüz yüze konuştum. Demek ki ya kimse okumuyor, ya da aldırmıyor. Ya da onlar herşeyi kendilerinin bildiğini sanıyorlar.
Bense verdiğim bilgilerin kendi fikirlerim olmadığını, yağmur suları kontrolünün kendi başına bir bilim dalı olduğunu, uygulaması için ABD’de Vilayetlerin su işlerine bağlı, Sel Suları Yönetimi diye bir bölüm, ve kesinleşmiş kuralları olduğunu, gereken yöntemler alınmadan hiçbir inşaat ruhsatı verilmediğini, tekrladım durdum.
Benden fikir almak ağırlarına gider, benim fikrim değildir sadece naklediyorum diye de, tekrar tekrar söyledim. Gene de kimseyi uyandıramadım.
Bu gibi sorunların uygulanmış ve başarılı olmuş çareleri varken, Devlet Su İşleri yetkilisinin -Taşkın sorununa çözüm getirecek herhangi bir projenin mümkün olmadığını, söylemesini anlamak mümkün olabilirmi? Olamaz, bu şekildeki tutumlarla da hiçbir yere varılmaz.
İster dinlesinler ister dinlemesinler, benim sorumluluğum bilgileri aktarmaktır, helbet birgün gelecek, dinlemek istemeyenler pişman olacak, ve bu bilgilerden faydalanacaklar.
Sel sularına mani olmak, sel’in dağlarda oluştuğu yerden başlar,
Sel kente girdikten sonra alınan yöntemler yeterli olamaz.
Elmadağ ve Göktepe yamaçlarında oluşan sel sularını, yapılaşmış alanlara gelmeden havuzlamak, kontrol altına almak, ve yavaş yavaş kentten geçen, ve kentin kendi içinde oluşan suları taşıyan, kanallara fırtına geçtikten sonra bırakmak, yegane yöntemdir.
Yapılacak havuzlama sel yarıklarından gelen suyu geçici olarak tutacak, basit, ve usulünce yapılan, toprak barajcıklardan ibarettir. Dağdan gelen sular bu havuzlarda toplanır ve ufak bir menfezden yavaş yavaş aşağıya bırakılır. Bu suretle sağnak zamanında kentin içerisindeki kanallara dağdan sel suları gelmemiş olur.
Tekrar söylüyorum, bunları ben uydurmuyorum, bunların hepsi ABD’de uygulanan yöntemlerdir. Elli veya yüz yıllık fırtına ölçülerine göre yapıldıklarından, ve büyük bir afet olmadıkça, gereken korumayı yaparlar, yapmaktadırlar.
Bodrum oturum sahalarının korunabilmesi için ilk yapılacak, kilit noktalarında, barajcıkları oluşturmaktır.
Kanalları onarmak kansere aspirin vermekten farklı etki yapmaz. Yapılaşma çoğaldıkca, ve su emmeyen alanlar arttıkca, şimdi yapılan hiçbir kanal kâfi gelmez. Üstelik kanallardan ötürü bütün pislik denizlerimizi mahveder. Sel suları dağ eteğinde kontrole alınınca, diğer suları kanallar içerisinde meyilden faydalanılarak, yer yer yapılan duvarlarla, yavaşlatmak, geçici olarak tutmak, pisliğin dibe çökmesini sağlar. Ancak bu şekilde denizleri daha temiz tutabiliriz.
Benden söylemesi, inşaallah çok geç olmadan birisi duyar.
Son yorumlar