Çamur ve denizimiz
Geçen Pazartesi günü çıkan yazım bir evvelki Cuma günü, yâni fırtınadan evvel hazırlanmıştı. Bu nedenle yağmura hazır olup olmadığımız yolundaki sorularım geç kalmış oldu. Zaten vaktinde gelmiş olsa da büyük bir ihtimalle dikkate alınmazdı amma, tabii bu ortamda da hiçbirşey belli olmaz.
Sel suları gene geldi, can kaybına varıncaya kadar ziyan yaptı, çok yollar çamur içinde kaldı ve günlerce biz bu tozları gene ciğerlerimize çekerek temizleyeceğiz.
İşin en kötüsü altı aydır yollarda, park yerlerinde, inşaat alanlarında biriken her türlü pislik, basil, yağ, çöp, koylarımıza sürüklendi, denizimizi çamur deryasına, mikrop yuvasına çevirdi. Ve bu yarımadanın halkı, bu can, mal, yöre katliyamını, sanki hiçbirşey olmamış gibi kabullendi. Çünki biz bir satatü-ko toplumuyuz. Aynen bitlenmiş bir kişinin onların verdiği sıcaklığa alışmış olması gibi, etrafımızda cereyan eden bütün uygunsuzlukları, pislikleri, eksiklikleri kabullenmeye, onlarla yaşamaya şartlanmışız. Bıçak kemiğe dayanmadan, veya bir tokat yemeden, kılımız kıpırdamaz. Çünki biz henüz hakkımızı arayabilen, geleceğimizi seçebilen uygarlığa erişmedik.
Ben AB’nin birlik adı altında emperyalist gayelerini bize sokuşturmaya çalışmalarına karşı olan ve onlara hiçbir sempatim olmayanlardanım. Fakat biganeliğimizi, geriliği kabul edişimizi izledikçe, sizleri, AB’nin komserinin hakaret dolu tokadı paklayacaktır, demekten kendimi alamıyorum, dinsizin hakkından imansız gelir ata sözünü de, tekrarlıyorum.
Yağmurlar sırasındaki deniz kirlenmesinin dağlarımızda oluşmaya başlayan sel sularının, dereler yoluyla denize ulaştıkları yerlerde olduğunu görüyoruz. Dere akmayan yerlerde bu problem büyük ölçüde mevcut değil. Derelerin islah edilerek kanallaştırıldığı yerlerde ise tahribat da, pislik de, daha fazla. Bunun nedeni çok mikdarda suyun, hiçbir süzülme, durulanma, yöre tarafından emilme, imkanını bulmadan, önüne gelen bütün pislikleri denizimize taşımış olmasıdır.
Sel sularının tahripkar hâle gelmeden, havuzlama, setleme, bekletme, yöntemleriyle zararsız hâle getirilmeleri gerektiğini, her fırsatta yazdım ve söyledim. Bunun benim fikirlerim olmadığını, batıda uygulanan bir bilim olduğunu anlattım. Yanıt geldiyse, sadece, nasıl çare bulunacak yolunda değil, neden yapılamadığı için geldi. Her seferinde önümüzde mevcut olan zorluklar, yapılması gerekenin yapılmaması için bir neden oluşturdu ve bildiğiniz gibi aynı ilkel vaziyette devam ederek, her yıl, binlerce ton pisliği denizlerimize atmaya devam etmekteyiz.
Eğer biryere varmak istiyorsak, evvela olaylara olumlu bir bakış, arzu ve ümit ile, yapıcı bir düşünce ile, yaklaşmalıyız. Arzu ve sebat olunca arkası gelecektir. Fakat olamaz düşüncesiyle yaklaşmalarımız bugüne kadar bizi hiçbir yere götürmemiştir, götüremez. Taa ki, aşağılayıcı tutumuyla AB komseri gelir, ve Bunu hemen yapacaksınız, yoksa plajlarınızı kapatırım der.
Yapılamaz diye birşey yoktur, nasıl yapmalıyız vardır,
Havuzlama, süzülme, setleme, çökeltme, yapılmalıdır,
Yola dönüşmüş olan azmakların tekrar yer altında veya üstünde, kontrollü olarak, azmak vazifelerini görmeleri sağlanmalıdır,
Gerekirse azmakları yol olarak kullananlar bunun bedeline katkıda bulunmalıdırlar,
Pis sular hiçbir mazeret ile denize dökülmemelidir,
Yapmamız gereken, problemi ortadan kaldırmaktır, neden var olduğunu tekrarlamak değil,
Evvela alınacak yöntemler bilim dalı çerçevesinde belirlenmeli,
Sonra yöntemleri gerçekleştirme yolu araştırılmalıdır,
Şu yok, bu yok, yapılamaz demek, başımızı kuma gömmekten farksızdır,
Bindiğimiz dalı kesmektir.
Uzun vadede bu bigânelikten zarar görecek Bodrm’un iş sahipleri ve halkı olacak, iş işten geçtiğini çok geç anlayacak.
Son yorumlar