Sahillerimizin kontrolü
Karasularımızın güvenliği ve kontrolü barış zamanında Sahil Güvenlik teşkilatına bırakılmıştır. Bu görev tesis edildiğinde, sadece isminin belirttiği gibi, sahillerimizdeki güvenlik söz konusu idi. Denizlerimizi temiz tutmak gibi bir sorun ortada yoktu.
Nufusun artması, yaşam şeklinin değişmesi ve denizlerimizin kullanımının yirmi otuz yıl içinde on defa katlanması nedeniyle, sahillerimizi temiz tutabilmek için bazı yeni yasalar yürürlüğe girdi. Bu yasaların uygulaması da doğal olarak hazır olan Sahil Güvenlik kuvvetlerine yüklendi.
Bodrum yarımadasında, Mandalya körfezi ve Gökova kürfezi dahil, bütün bölge için, geçen yıla kadar, yanlız bir tek vasıta görevdeydi. 6 Ekim 2004 tarihinde çıkan yazımda bu konuda geniş bilgi vermiş ve nekadar çaresizlik içinde olduğumuzu dile getirmiştim. Pisliklerini denize atanlar için Sahil Güvenliğe yaptığım başvuruların nekadar etkisiz kaldığını anlatmıştım. O zaman Güvenliğin başkanı, birtek tekneleri olduğunu, ve bukadar yaygın bir yöreye erişebilmelerinin mümkün olmadığını, denize pislik atanı suç üstü yakalamadan hiçbir işlem yapamayacaklarını, itiraf etmişti. Bu arada da gereken kontrolün belediyelere devredilmek için konuşmalar yapıldığını bidirmişti.
Sanırım çıkan haberlerin bir kısmı yanlış anlaşılmış, kara sularımızın güvenliği değil sadece her belediyenin kendi bölgesinin sahil sularının, temizlik bakımından kontrolünün devri söz konusudur. Tabii ki Sahil Güvenlik gene görevine devam edecek.
Fakat yukarıdaki kontrol belediyelere verildiğinde karşımıza başka sorunlar çıkıyor:
Yarımadamızda bulunan onbir belediyenin birçoğunun arıtması hâlâ yoktur ve kendi pisliklerini denize bırakırlar. Yukarıda belirtilen yetkinin Belediyelere verilmesi yerinde bir hareket olabilir. Ancak kendi pisliklerini denize döken belediyeler ne yüzle başkasına ceza yazacaklar? Sokağında yasaya aykırı yere park edene, yolunu bozana ceza yazamaktan aciz, teknesi olmayan bir belediye, ayağı yere basamazken, denizde bu işi nasıl yapacak? Denizlerimize pislik atana hapis cezası getiren yasanın uygulanmasını, uygarlık seviyemize uygun olarak, iki yıl ertelemiş olan bir bakanlıktan ne yardım beklenebilir?
Bu aktarmadaki problemin temelinde gene plansızlık ve acele karar ile sorumluluğu başkasına yüklemek cehaleti yatmaktadır. Hakikaten denizlerimizi temiz tutmaya başlamamızı düşünen kimse varsa, aşağıdakileri de düşünseler iyi olacak:
- Arıtma tesislerinin tamamlanması,
- Bütün marinalarda, pis su boşalma tesislerinin bir ay içerisinde çalışır hale gelmesi,
- Deniz vasıtalarında, zaten pis su haznesi mecburiyeti olduğundan, marinalarda ve teknelerde tarih sırasına göre işlem görecek noter tasdikli sayfa numaralı pis su boşaltma defterinin hem teknede hem marinalarda tutulma mecburiyeti,
- Her belediyenin kendi sahilinde, telefon bağlantısı olan süratli bir motor teknesinin 24 saat hazır beklemesi, en azından yapılması gereken şeylerin başında gelir.
Kısa bir süre önce açıklanıp bu yıl uygulanmasına başlanacak, koylarımızdaki su bisikletlerinin, ve eğlence araçları kısıtlamasını da gerçekleştirebilmek için zaten belediyelerin böyle bir tekneye ihtiyaçları vardır. Vardır amma gerekçeler işi başarmaz ki. Biz minareyi çalarız ve kılıfını hazırlamak hiç aklımıza gelmez. Bu nedenle de yerinde de olsa alınan kararlar bir sonuca ulaşmaz. Biz de bekler dururuz.
Sayın okuyucular, aynen arıtma konusunda olduğu gibi, bu konuda da, hiçbirşey olacağı yok. Çünki halkımız hâlâ çözümlerin baştan geleceği beklentisi içerisindedir. Bu gibi atâlete alışmış olanları uyandırmamız da çok zor olacağa benziyor.
Bodrumun geleceği gençelerin elindedir. Onların ellerindeki yetkiyi hatırlamaları ve uygulamaları, görevleri ve yegane umudumuzdur. Çıkmayan candan ümit kesilmez, derler ya, işte onun gibi.
Son yorumlar