Örf ve Adet

 

Toplumlar geniş manada, örf ve adetleriyle farklılıklarını belirtirler. Gelenek kelimesinin belirttiği gibi, bir toplumun karekterinin göstergesi olan bu unsurlar uzun yılların meyvasıdır. Aile içerisinde gelişmiş olan gelenekler bir süre sonra toplumlar tarafından benimsenir ve milli karekterimizi çizgiler. Hiç değilse geçmişte bu şekilde olagelmiştir.

Milli görünüşümüzün, karakterimizin, büyüteç altında olduğu önümüzdeki kritik dönemde, irtica ile örf ve adetlerimizi birbirinden ayırmak, aile dokumuzu, daha geniş anlamıyla, milli yapımızı kaybetmemek bakımından, en ön planda olması gereken bir sorundur. Son kırk yılda üçe katlanmış olan nufusumuzun geleneklerimizi lâyıkiyle hazmedememiş olmasına ilaveten, politik ve siyasi tesirlerle yapılacak yalınış etkiler, zaten eksik olan bu gelişmeyi tamamen yok edebilir. Siyaset alanında, milli anlayışlarda, sorunlarımızın her iki aksi ucunda olanlar da bu tuzağa kolaylıkla düşebilirler. Böyle bir gaflet, kolayca milli karekterimizin ve kültürümüzün yok olması veya şimdi olduğu gibi aksi yöne kaymasıyla neticelenir.

Gelenekleri olmayan bir toplum, kokusuz güle, lezzetsiz yemeğe, sevgisiz beraberliğe benzer. Toplum içerisindekiler, pusulasız kalmış vapur gibi ne yöne gideceklerini kestiremez, akıntıya kapılmış bir yaprak gibi, dış tesirler ile sahilden sahile vurarak yok olmaya mahkum olurlar. Cehalet, kendi karekterini, örf ve adetlerini, küçümseyerek, unutarak, başkalarından kopya ile yaşamayı seçer. Olgunluk ise, mevcut gelenekleri değerlendirmek ve zamana göre bu değerli adetleri devam ettirebilmektir. Bizim, biz gibi olmamız en doğal bir beklentidir. Aksi, biz değil başkası olmaktır.

Yurdumuzda, toplumumuzda, artık irtica hiçbir zaman gelişemez. Atatürk büyük dehası ile kendisi yok olduktan sonra bile bizi bu korkunç tehlikeden korumasını başarmıştır. Dünyanın hiçbir demokrasinde olmayan bir kesinlikle, bütünlüğümüzün, demokrasimizin devamını, ordumuzun bekçiliğine bağlayarak garantiye almıştır. Siyasi dalgalanmalar ne yönde olursa olsun, artık Türkiye için büyle bir tehlike, kalıcı olamaz.

Laiklik dinsizlik anlamına gelmez, sadece din serbestliğidir.Yüzde doksanbeşi Müslüman olan ülkemizde ise allaha inancı, dinimizi, irtica ile karıştırmak ve aşırı tedbirlere baş vurmak aksi tesir yapar, yapmıştır. Bugün başımıza gelen bazı sıkıntılar bu yalınış anlayışın yaptığı reaksiyonlardan doğagelmiştir. Bu hataları tekrar etmemek gerekir.

Batı dünyasında, herzaman medeni olarak örneklediğimiz ülkelerde inançsız, dinsiz bir yaşam yoktur. Her fırsatta Allaha ve dine olan bağlılıklar ön planda yer alır. Medeniyet bu değerleri siyasete ve şahsi gayelere karıştırmamak, irticaya dönüştürmemektir.

Vaktiyle adetlerimizde, büyüklerimizin, birdiğerinin bayramını kutlamak, bayram ziyaretleri yapmak geleneği vardı. Bunlar bizim toplumumuzun en değerli özelliklerinden idi. İnsanlar arasındaki bağlılığı, sevgiyi, pekleştirir, kırgınlıkları, anlaşmamazlıkları yok ederdi. Bu değerleri kaybetmiş olmak, milletimiz için ekonomik çöküntüden çok daha kalıcı etkiler yaratacaktır. Bayram ziyaretlerini unutup, 24 Kasımda hindi yemek, 24 Aralıkta çam ağacı dikmek, yerinde yapılan bir yerleştirme değildir. Bunlar ancak bizim geleneklerimize ilaveten yapılabilecek seçmeler olabilir.

Batı ile doğu arasında yerimizi bulamamamız, kedimize olan güven noksanlığımızın bir göstergesidir. Hata, ikisinden birinde olamaya çalışmak yerine, kendi olduğumuz yerde olmamızı kabul etmek olgunluğunu gösterememizdedir. Biz ne batıyız ne de doğu. Medyanın bizi bir televole cemiyeti olarak yayınlaması, göbek havası cemiyeti olarak yayınlaması kadar yalınıştır. Aynen ceografik oturumumuz gibi ikisinin ortasındayız, biz biziz. Bunu kabul etmek olgunluğunu göstermemiz, hem kendimize hem de komşularımıza yerimizi belli edecek, miili benliğimizi değerlendirecektir.

Vaktiyle Bayramlarda ailelerin biribirlerine gidiş gelişlerindeki değeri tanımamış olanlara, unutmuş olanlara, bilerek yapmayanlara, bayram geldi diye evinden kaçanlara, üzüntü ile, o hisleri tatmaktan aciz oldukları için, acıma ile bakıyorum.

Bu gibi değerlerimizin dini cevreler tarafından hatırlatılmasını, irticaya teşvik olarak görmeye alışmış olan halkımıza, laikliği savunan büyüklerimizin, yazarlarımızın, bu gibi şeylerin milli değerlerimiz olduklarını tekrarlamaları, doğal görevleridir.

Bayramınız kutlu ve mübarek olsun. Komşunuzu, dostunuzu, büyüklerinizi, ziyaretin irtica olmadığını unutmayın.

About The Author