Turistlerin istekleri!

 

Nisan ayında çıkmış gazete haberinde “En zor turist İngilizler” başlıklı yazıdan bazı kısmları tekrarda fayda görüyorum:

“İngiliz Turistler neler istiyor:

Sıcak yemeğin derecesi belirtilen standartta olacak,

Balkonların yüksekliği bir metreyi geçmeyecek, (herhalde daha az olmayacak demek isteniyor)

Yangın çıkışı belirlenecek,

Çıkışta kapılar açık olacak,

20 metrelik korıdorda her 10 metrede bir yanmayan kapı bulunacak,

Katta yangın söndürme tüpü bulunacak,

Merdiven korkuluk yükseklipi bir metreyi geçmeyecek, (herhalde daha az olmayacak demek ısteniyor)

Parmaklıkların arasındaki mesafe 10 santimetre olacak,

Mutfakta et ve sebze ayrı dolaba konacak,

Soğuk mezeler soğutmalı cemakkanlarda açık büfedeki yerinde olacak,

Havuz kenarında suyun derinliğini gösteren levhalar olacak,

Cam ve bardakla dolaşmayın, ve yerler kaygandır tabelası bulunacak,

Büyük ve küçüklere ait havuzlar bitişikse arada bariyer olacak,

Havuz kenarında balıklama atlamayınız yazısı bulunacak.”

Bu yazıyı kimin ve ne gaye ile yazmış olduğunu bilmiyorum. Ancak “en zor turist İngilizler” başlığı yukarıdaki önerilerin sanki aşırı bir istek olduğu görüntüsünü vermekte. Halbuki  belirtilenler ilertlemiş cemiyetlerde kullanılmakta olan kaçınılmaz emniyet ve sağlık kurallarıdır. Bunları bizim bir zorlama olarak görmemiz de problemin nerede olduğunu göremediğimizi gösteriyor.

Türizmle alakalı yetkililerin bir an evvel bu normları tatbik etmeyen tesislerin işletme müsadelerini geri almaları en yerinde ve doğru bir adım olacaktır.

Bu konu bana yakında yüksek kademelerde bulunmuş bir dostumla olan konuşmamı hatırlattı. Konu bizim AB ye ne zaman gireceğimizdi. Ben bunun bizim görebileceğimiz yakın bir zamanda olamayacağını ve buna girebilmek hevesiyle luzumsuz tavizler vermekte olduğumuza olan üzüntümü ortaya koyuyordum. O bana şu enteresan ve acı cevabı verdi “kardşim bizim halimizi kendi kendimize düzeltebileceğimiz yok, bari girmek hevesiyle ve onların zoruyla biraz yola geliriz”

Bilgiler ve örnekler, kitaplarda ve yapılmış olarak, karşımızda dururken bu milletin günlük yaşamını bile başkalarından emir alarak düzeltemeyi kabul etmesini nekadar acı. Biz bu küçüklüğe düşmeye lâyık halede mi geldik?

Burada her sektörde rüşvetsiz iş yapılmadığını, gıda kontrolü olmadığını, trafik emniyeti olmadığını, sağlık tedbirleri alınmadığını, yollarımızın bakımsız, kaldırımlarımızın ve binalarımızın yetersizlere uygun olmadığını, can kaybına değer verilmediğini, ve pejmürdeliğimizi başkaları görmüyorlar sanıyorsak biz sadece kör değik aptal olmalıyız.

Bu gibi şeyler bize söylendiği zaman müdafaya geçmemiz de nekadar geri kalmış olduğumuzu ispat etmekte.

Çocuk yaramazlık yaptığı zaman cezalandırılır, hırsızlık yapan hapse atılır, çalışmayan kovulur. Bunlar medenî bir şekilde çalışan sosyal bir topluluğun kurallarıdır. Bizse devamlı olarak hemcinsimize karşı suç işlemekteyiz. Kendi kendimizi cezalandırma yeteneğimiz olmadığına göre acaba kimin gelipte bizi cezalandırmasını bekliyoruz?

Atatürk sağ olsaydı, ya bize hattimizi bildirir yada buradan çıkar giderdi. Kemikleri sızlıyor olmalı. Ayıptır, yazıktır, kendimize gelmenin zamanı geldi ve geçiyor.

 

 

About The Author