Denizimiz

 

Birinci yazımdaki “Bodrumun bazı yerlerinde hâlâ çok güzel temiz deniz var. Amma böyle giderse o da kaybolmak üzere” konusunda açıklamalar.

 

Cahil insanlar tavus kuşuna benziyor. Kuma başlarını sokarlarsa görülmeyeceklerini sanıyorlar. Denizlerimizin kirlenmesine karşı olan reaksiyonumuz da buna benziyor. Geçmiş tecrübeler bile fayda etmiyor. Birçok başka yerlede olduğu gibi Bodrum’un da denizini kaybetmek üzereyiz.

Çocukluğum İstanbulda Suadiyede geçti. Bizim zamanımızda heryerde deniz billur gibi temizdi. Hiçbiryere gitmek gerekmez, evimizin önünden denize girerdik. Anadolu yakasında kanalizasyon yoktu. Pis su septik çukurlarda toplanırdı. Bunları boşalmak bile gerekmezdi. Sonra şehir büyümeye başlayınca çukurlar yeterli gelmedi ve kanalizasyon sistemi yapıldı ve ham pislik denize verildi. Bundan birkaç yıl sonra da denizler pislendi ve sonra da girilemez hale geldi. Denizin dibinde bitkiler değişti birçok yerlerde dip balçık haline geldi.

1975 yılında Washingtonda Dünya Bankasındaki yetkili birisiyle konuştuğumda Kadiköyden Bostancıya kadar bütün projenin yapılmış, onaylanmış, ve kredisinin hazırlanmiş olduğunu öğrendim. Neden yapılmıyor sorusuna çok güzel Türkçe öğrenmiş olan bu zat –Sizin politikacilarinizın hepsi bunun kendi devirlerinde yapılıp istifade etmek istiyorlar cevabini verdi.

Geçen bu yirmiyedi yıl içerisinde borular döşendi fakat arıtma tesisi hâlâ yapılmadı ve İstanbulun denizi girilmez hale geldi. Senayi artıklarından ötürü bütün İzmit ve İzmir körfezleri pislendi ve masmavi deniz kahverengi oldu. Bu arada Akdeniz konseyi toplandı ve genel olarak pis suların denize atılmamasına karar verildi. Dinleyen kim. Biz hâlâ pislikleri atmaktayız. Ne deniz kaldi ne balık.

Ey Bodrumun yetkilileri, ey Bodrumun evlatları nezaman uyanacaksınız.  Başkasına olan size olmaz mı sanıyorsunuz. Bu utanç verici hale nezaman feryad edeceksiniz.

Bodrumun kanalizasyonu yapıldı amma arıtmasının birtanesi içmelerde diğeri ise Gümbette olması planlanmış amma mevcut değil. Ham pislik hâlâ denize dökülüyor. Bu yüzden Gömbet koyu mahvoldu. Geçen yıl torunum hastalandığında hastahaneye götürdüm doktorun ilk suali –Gümbette denize girdi mi? oldu. Hayır cevabımıza -Sakın girmesin dedi. Hangisini sayayım? Torba koyunda su bulanık yer yer çok pislenmiş durumda. Hâlâ otellerden arıtma suyu atılıyor. Şayet gözlükle yüzerseniz bulanıklığı bazı yerlerde de sudaki filemanları, denizin içinde bitkilerin değişmekte olduğunu taşların yabancı yosunlarla kaplanmaya başladığını görebilirsiniz. Gündoğanın doğu yakası  Bitezin batı yakası ayni durumda. Buralarda hâlâ mavi bayrağı görebilirsiniz. Bu bayrakları neye dayanarak veriyorlar bilmek isterdim. Yetkililerle konuştum bazı otellerin yasak olduğu halde arıtma sularını denize döktüklerini biliyorlar. Ve birşey yapamadıklarını söyliyorlar. Sebebini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.

Torbaya bu yıl kanalizasyon gelecek. Arıtma proşesi daha yok. Arıtma için daha ödenek de çıkmamış. Tahmin edin ham pislik nereye atılacak. Batı burnundan Dolfinin ilerisinden denizin içine konacak boruyla İkizler adasına doğru koyun ağzına. Burada rüzgar hep koya doğru eser. Pislik nereye gidecek sanırsınız? Sorduğumuz zaman bazı kişiler -Eğer  pislik altmış metre derine verilirse deniz onu halleder diyorlar. Birkere bu sahillerde çok yerde altmiş metre derinlik yok, ikinciside o derinlik olsa halleder amma detercanları ve yağları hiçbir zaman halledemez. Ey yaradanım neden biz bukadar cahil ve biganeyiz?

Geçenlerde Torbada denize girerken sahile çok yakın demirlemiş, sahibi Türk olan olan, bir yat tam kalkarken sintinesini boşalttı ve biz bu pisliğin içinde kaldık. Hemen sahil muhafazaya telefon edildi amma kuş uçtu gitti. Birkaç gün sonra Yalıkavakda sahil muhafaza motorunu buldum ve onlara bu tür kişileri nasıl yakalayacağız diye sordum –Bize haber veririsiniz onları suç üstünde yakalarız dediler. Şahit kabul edilmez görmemiz lazım dediler. Yani bunları yakalamanın imkânı olmadığını beyan etmiş oldular.

Kanunen her teknede bir depolama tankı mevcutt olması icap eder. Bu tankları boşalmak için marinalarda tesisat olması gereklidir. Bu tanklar ancak bu tesisilere boşaltılabilir. Bizde hâlâ açık denize çıkıldığında boşaltılmaya müsade edilmektedir. Tabii açık denizin neresi olduğu da boşaltana kalmış bir olay. İptidailik ve dümen mi ararsın, bu bizde bini bir para. Hiç kimse kendimizi aldattığımızın farkında mı?

Bu yetmiyormiş gibi şimdi yeni bir karar alınmış, bunu Bakanlık da onaylamış ve balık çiftliklerini İkizler adasının arkasına yani Torba koyunun içine taşıyorlar. Haydi bizde topluca cehalet  olduğunu kabul edelim aklıselim de mi yok? İnsaf da mı yok? Tekerleği her seferinde yeniden mi icat edeceğiz?

Bir süre evvel Torbada yapılan bir toplantıda ev sahipleri sel sularının borulanarak denize atılmasını önerdiler. Hemen müdahale ederek sel sularının doğrudan doğruya denize atılmasının nekadar mahsurlu olduğunu izah ettim. Yazılı olarak vermemi istediler. Oturdum iki sayfa bir özet yaparak bu suların nasıl havuzlandırılarak pisliğinin toplanması gerektiğini yazdım. Batıda tatbik edilmekte olan bu sistem onlara okadar yabancı gelmiş olmalı ki sonra yapılan toplantıda bahis konusu bile olmadı.

Başmızın üstünde hazır bekleyen bu felaketlerden kurtulmak için,

Arıtmasız kanalizasyon tesislerinin açılmasına müsade edilmemesi

            Arıtma sularının denize atılmaması

Teknelerin pis sularının hiçbir yerde denize atılmaması

Sahil muhafazanın diğer memleketlerde olduğu gibi deniz üzerinde teknelere yanaşarak pislik tanklarının olup olmadığını kontrol etmesi ve nezaman nereye boşalttıklarını sormaları

            Bu bilgileri olmayanları çok ağır paracezası hatta hapis cezası vermeleri

            Sel suları kontrolünün tesis edilmesi, zamanı gelmiştir. Bunların yasaklanması ve en sıkı bir şekilde kontrolü gerekmektedir. Bunları yapmak şahsi, vicdani, milli, sosyal, ve yöreye olan borcumuzdur. Aksini yapmak da hiyanettir.

Vakdiyle Bodrumda bol ve çeşitli balık çıkardı. Irgıpların yasak olmasına rağmen dibi taramalarına bu yıla kadar göz yumuldu ve balık tükendi. Şimdi bunu balıkları suni olarak yetiştirip buna karşılık denizimizi feda etmeyi kabul etmekteyiz. Balık çitliklerinin olması kacınılmaz bir olay oldu ancak bunların pisliğini akıntıların açık denize alıp götüreceği yerlere koymak gerekli değilmi?

Bodrumun geçimi artık mandalinasından ve süngerinden değil yerli ve yabancı  turiste bağlanmış vaziyette. Denizlerimizi kaybedersek ve hatta bir denizler pislendi sözü yayılıverirse onlar buraya neden gelsinler? Sokaklarımızın pislik koktuğu yetişmiyormu? Buna birde pis denizi mi ilave edeceğiz? Acaba hicbir yetkili kendi bindiğimiz dal’ı kestiğimizin farkında değilmi?

 Bodrumlular bu pislikleri yapanlara mani olmanın ve buna göz yumanların karşısına çıkıp kendi hakkınızı ve çocuklarınızın geleceğini korumanızın zamanı geldi ve geçiyor. Şimdi harekete geçmesseniz hiç şüpheniz olmasın birkaç yıl sonra İstanbulun akibetine uğrayacaksınız. Bu olduktan sonra da geri dönüş olmayacak.

(Gelecek yazımda Bodrumun tarfiği ve yol kavşakları hakkında açıklamalar yapacağım)

 

 

About The Author