ABD’nin gerçek yüzü

Remove the row

Column: 1

 

 (31 Kasım 2006 ve 05 Şubat 2007 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde çıkan çok uzun ve kapsamlı iki yazımdan özetleyerek alınmıştır)

ABD’nin işlemiş olduğu günahlar:

ABD anayasasının, eşitlik, bağımsızlık özgürlük prensipleri, büyümek ve çıkarları için her şeyi mubah bulan uygulamaları, daima çelişkide oldu. Büyük hürriyetçi Lincoln bile sıkışınca, “Ahlâkî sorumluluk mantıkî sorumlulukla sınırlanır demişti.

Kızılderililer ile yaptıkları anlaşmaları her seferinde bozarak onların olan toprakları gasp etmekle kalmadılar, türlü bahanelerle yüzde 80’ini öldürdüler.

Henüz sanayileşmemiş Kuzey’deki ekonomik sıkıntıda olan Cumhuriyetçiler (GOP), Güney’deki çiftçi Demokratların (DP) zenginliklerine göz diktiler ve esir çalıştırmalarını bahâne ederek Kuzey/Güney savaşını başlattılar. Aynı zamanda da kendileri Kuzeyde Fransızlarla anlaşmaları bozarak, bazen Kızılderililerle beraber, yeni ilhaklar peşindeydiler.

Egemenlik ve insan haklarının büyük savunucusu William Seward 1853’te, “Ticarette baş olan dünyada baş olacaktır, etkilerimizi götürdüğümüz ülkelerin benliklerini korumamız, bizim ticari hegemonyamızı sağlayacaktır” demekten çekinmedi.

1790’larda Fransız sömürgesi Haiti’de esirler başkaldırdılar. Başkan John Adams yardım gönderdiği zaman, kendi esirlerine kötü örnek olacaklarından korkan Güneyliler,  Jefferson başkan olunca yardım kestiler. Esirler teslim olmak zorunda kaldılar.

Yunanistan 1824’te Osmanlılara başkaldırmasına Medison, Clay, Monroe gibi hürriyetçiler, yardım önerisini desteklediler. Güneyli Kandol ise, “Osmanlılara uygulanacak bu ahlâkî mahkûmiyet yakında aynı şiddetle Güneye de yönlendirilir” iddiasıyla öneriyi reddettirdi.

Macarların Rusya’ya karşı 1851 ihtilalinde Lincoln ve Seward yardım etmek istediler. Güneyli Clemens, “Liderlerimiz yabancıların değil, bizim haklarımızı korumakla sorumludur” diye engel oldu.

İngiltere esir ticaretine son vermek için Atlas Okyanusu’ndaki gemileri durdurup aramaya başlayınca, “hürriyet’ öncüsü” ABD buna karşı çıktı.

Küba’da esirler ‘hürriyet’ temsilcisi komşuları ABD’ye güvenerek 1869’da İspanya’ya başkaldırdılar.  Güneyliler yardıma itiraz ettiler, esaret, ABD’nin 1898’de İspanya’ya savaşına kadar sürdü.

ABD’de esaret Kuzey / Güney savaşından sonra kalkmış olsa da, siyah beyaz ayrımı yüzkarası 1960’lı yıllara kadar devam etti.

Ruslar ve Japonlar Kore Yarımadasına ve Fransızların Vietnam’a yerleşince Çin’den yardım isteği geldi. (1879-1895) Amerikalılar Çin’i en ilerlemeye yönelik ülke görüp yardım ettiler.

Çin ABD’nin beklediği gelişmeleri göstermedi ve Çin-Japon savaşında ABD Japonya’nın tarafını tuttu.

ABD Pasifik’teki Samoa adasında, Pago Pago limanına yerleşti ama Almanların ve İngilizlerin limanı kullanmasına itiraz ettiler.

1867 de Şili ABD’den Monroe Doktrini ‘ne dayanarak yardım istedi. ABD Şili’nin donanmasının kendisine rekabet edecek güçte olmasından rahatsızdı ve İspanya’nın Şili gemilerini Valparaiso limanında yakmasına seyirci kaldı.

1800’lerde ABD Almanya’yı en demokrasiye yatkın liberal ülke olarak görmüştü, Fransa Almanya ile savaşa girince, Almanya’nın tarafını tuttular. Kısa zaman sonra Almanya’da yönetim hayal ettikleri gibi gelişmeyince, Kaiser’den nefret ettiler.

Rusya’da 1880’lerde çıkan olaylar nedeniyle iki yüz bin Musevi ABD’ye göç edince, James Blair “Rusya’nın baskı rejimi bize zararlı olmaktadır” deyip Rusya’yı Despot Ülke olarak ilan etti.

Rusya’yı kınadıkları sırada, Güney’de yüzlerce Ku Klux Klan taraftarları siyahları linç etmekteydiler.

Batı eyaletlerinde tren yolu yapımında çalışan Çinliler insanlık dışı uygulamalara maruzdular.

Panama kanalın yapılması konuşulurken, Orta Amerika sâhillerinin Amerika’nın sâhillerinin uzantısı olduğu iddiasıyla, kanal bölgesini kullanmanın doğal hakları olduğunu savundular.

Pasifik’de Hawai limanı çok cazipti, ABD 1889’da kraliçe Liliuokalani’yi korumak için gemi gönderdi, ama 1893’te arazi sâhipleri kraliçeyi indirince, hemen başkaldıranlarla olup Hawai’yi 1894’de iltihak ettiler.

Venezuela İngilizlere karşı ABD’den yardım istediğinde, Hawai de yapmakta olduğunu, “başka ülkelerin egemenliklerine karışılamaz” diye, İngilizlerin yapmasını engelledi. Şâyet İngilizler vazgeçmeseydi bu yüzden, savaşa girmeye hazırlanıyorlardı.

Amerika’nın dış ilişkileri, olayların gidişine göre yaptıkları anlaşmalarının hiç birini yerine getirmedikleri örneklerle doludur.

Column: 2

 

Kolonistler daima ellerinden alınamaz haklara sâhip olduklarına inandılar. Başka ülkelerdeki hipokrasiyi kınayıp, kendileri ayni şeyleri uyguladılar. Bir yandan da, “Eğer başkaları da Amerika’nın hürriyet ve medeniyetinin ışığını görseler, onlar da faydalanabilirler” dediler.

ABD Venezuela’da İngilizlerle harbe girmeye hazırlanırken, 1. Dünya Savaşı’nda onlarla beraber Almanya’ya karşı savaşa katıldı. Yenilen Almanya yaşanamaz şartlara bağlanınca 2. Dünya Savaşı çıktı

Almanya’yı yenebilmek için, prensiplerine en aykırı komünist rejimli Rusya ile birleşerek savaştı.

Almanya yenilir yenilmez, Rusya bir numaralı düşman ilan edildi ve Soğuk Savaş 1989’a kadar sürdü.

  1. Dünya Savaşı’nda savaştığı Japonya bugün çıkarları nedeniyle baş dostu!

Kore’de dolaylı savaştığı Çin, bugün ticâret ortağı!

Vietkong ile ise artık sarmaş dolaş!

  1. yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu’nun İngilizler tarafından parçalanmasına yardımcı oldu ve Ortadoğu’daki bugünkü etnik ayrılıkları gözetmeyen, cetvelle çizilmiş ülkelerin yapımına çanak tuttu. Bu nedenle de, petrol kaynaklarına hâkim olmak fırsatını kullandı. Şimdi daha kolay idâre etmek için yeni haritalar çizdi.

1974’te ABD’de İsrail lobisi güçlendi, beraberce Filistinlilerin varlığını kâle almayan politikaları, bölgenin ilişkilerin kangren olmasına neden oldu,

İsrail’in kuruluşunda yarattığı terör yöntemleri,  kedisine karşı kullanılınca, İsrail’i komşularıyla anlaşmaya teşvik edeceğine, terörle mücadele havasını yarattı,

Ortadoğu’da terörü Batı’nın İsrail Filistin çelişkisini BOP projesi yaratmış olmasına rağmen, gayelerine karşıt olanları terörist ilân etti, gerektiğinde teröristleri destekledi ve kullandı.

Son yıllara baktığımızda, ABD’nin bütün dünyada, aynen eski babalarının yaptığı gibi, yayılımlarının devamını görüyoruz. Önce yatırımlar yapıyor, pazarını oluşturuyor, sonra onların korunmasını gerekçesiyle hükmediyor. Yatırımların birçoğunun olduğu, insan haklarını tanımayan ülkeler, ABD’nin çıkarlarına uygun hareket ettikçe ses çıkarılmıyor. Uyumlu hareket etmeyenlere demokrasi götürmek bahanesiyle müdahale ediliyor. Ülkesinden10 bin kilometre uzakta olan bir olay için kendisine sataşmamış olanlara bile, ”bizim için tehlike arz ediyor” diyerek hücum bile ediyor.

Nükleer Üretim Kontrol Antlaşması olduğu hâlde İsrail yıllardır Ortadoğu’da bölgeyi tehdit altında tutan atom silahlarına sahip iken, Suriye, İran, Irak, Kuzey Kore ve benzeri ülkelere izin vermiyor.

Bir taraftan demokrasi ihracatçılığı taslarken, Suudi ve benzeri körfez monarklarını kullanıyor,

İran’da Şah rejimini devirmenin, getireceği sonuçları hesaplamadan yürürlüğe koydu,

Sonra eli kanlı diktatör Saddam ile işbirliği yaparak, İran’a saldırttı, aynı zamanda da birbirlerini kırmaları için İran’a İsrail eliyle yardım etti,

Şımaran Saddam’ın Kuveyt’e saldırmasını desteklediği söylendiği hâlde, Çöl harbi ile Saddam’ı durdurdu ama İran’a karşı silah olarak sakladı.

Suudi rejimini değiştirmekte başarılı olmayan ve Afganistan’a kaçan, sonradan El Kaida’nın doğmasına neden olacak Usema bin Laden’e, Ruslara karşı kullanmak için yardım etti,

11 Eyliül faciasının ardından Irak, İran ve K. Kore’yi, üç şer ekseni olarak ilan etti,

Saddam’ın düşürülmesi ABD tarafından yalan nedenlere meşru gösterilmesi, 700,000 kişinin ölmesine neden oldu, sonra Saddam’ı astı.

ABD Dışişleri bakanı Lübnan’a gelerek, ”Bölgenin haritasında değişiklikler olacaktır” mesajını verdi, Bu değişime Türkiye de dâhildi,

Lübnan harbinde İsrail’in arkasında olması, BM ateş kes kararını baskı ile geciktirmesi, 220,000 sivilin ölmesine neden oldu,

BOP projesi ile büyük İsrail’in kurulması için Türkiye’nin doğusunda ve parçaladığı Irakı ve Suriye’de teröristleri yarattı, destekledi, işi bitince vurdu, işine gelince ortak hareket ediyor.

BOP projesinin son sahnesi Türkiye’nin parçalanarak tamamen Batı’sız yaşayamaz bir peyk hâline getirilmesidir.

Bir taraftan hürriyet, insan hakları, egemenlik prensiplerinin meşalesini sözde taşırken ve bu hakları ihlâl edilenlere yardım etmekle (güya) övünürken, egemen Türkiye Cumhuriyeti’ni yıpratmak için, Ermenileri ve Kürt grupları kışkırtmaktan, iç işlerine karışarak ülkenin temelini sarsmaya çalışıyor.

Yaklaşık seksen yıldır maruz kaldığımız Batı propagandasının toplumumuzun büyük bir kısmında beyinleri başarıyla yıkamış olduğunu halka anlatmanın, hakikatleri, gelmekte olan felaketleri bütün çıplaklığıyla, tekrar tekrar halka hatırlatmanın, medyaya, yazarlara düşen vatani sorumluluk olduğu şüphe götürmez.

Ülkeler arasında dostluk olmadığını ve sadece çıkarların olduğunu unutmayalım. Hele ABD’nin dostumuz olduğunu bir an bile düşünmeyelim.

 

Column: 3

 

 

 

 

About The Author

0 Comments