İnsan ve Doğa

Remove the row

Column: 1

  1. Yüzyılda insanların ortaçağlardakinden farklı hareket etmesi ve hemcinsiyle insancıl bir ilişkisi olması beklenirdi. Yaşamını sağladığı yöresini ve doğayı akıllıca kullanması, teknoloji ilerledikçe ona daha zararsız olması umulurdu.

Hâlbuki insan eski çağlardan çok daha vicdansız, acımasız ve hunhar bir mahlûk oldu. Güçlü olan, taş balta ile saldıran ilkel yaratıktan daha da beter oldu. Ve hayatta kalmak için değil, karnını doyurmak için de değil; daha fazlasını elde etmek için, daha fazla etkin olmak için, tek üstün güç olabilmek için; her türlü kötülüğü yapıyor. Çıkarları için, hakkı olmayanı almak için; masum insanları öldürmekten, öldürtmekten çekinmiyor. Onlarla savaşmak yerine, toplumları kendi içinden, birbirlerine öldürtüyor.

Oda yetmiyor, pazarını yaratmak, kârını arttırmak, piyasaya hükmetmek için insanları hasta etmekten, sonra da ilaçla tedavi bahanesiyle satış yapmaktan çekinmiyor. 21. Yüzyıl insanın vahşeti, Ortaçağlarınkini çoktan geçti.
Aşağıdaki şiirimi bunun için yazılmıştım:

Neden

Bilim gerekti, erken ölmemek için,
Uzun yaşayabilmek için.
Yıllar sonra öğrendin yaşamayı,
Sağlıklı da yaşatmayı.

Yaşatmasını bilmezdin,
Ölmelerine vah ederdin.
Şimdi yaşatmayı biliyorsun,
Amma ölümlerini istiyorsun!

İstediğin değil mi büyük pazar,
Ne satarsın ne yazar?
Ne fark eder onlar aldıkça satılanı,
Neden istersin zehir alanı?

Hastalıklarla oldun ortak,
Artık şerrinden yok kaçmak,
Doktorlar da seninle mi ortak,
Sende hiç mi vicdan yok, ey alçak!

İlaç mı, ölüm mü satarsın,
Yaşam mı, cefa mı saçarsın?
Pazarını büyütmek idiyse gâye
Bulsaydın başka çare.
Kullansaydın aklını, bilimi,
Yok etseydin hastalığı, fakiri.
Gerekli olmazdı ilacın, zehrin
İnsanlara kıymaya gereğin.

Suçlu yalnız insanları bilerek zehirleyen sonrada ilaç satarak para kazananda mı? Tabii ki değil. Suçun büyük bir kısmı, bunun ola gelmesine ses çıkarmamakla, rıza göstermiş olan bizlerde!

Size bir örnek vereyim: 1980 yılına kadar ABD’de içkili oto kullanmanın denetimi çok zayıftı ve cezaları çok az idi. Kazalar da çok bol idi.

Column: 2

Amma gün geldi, bir tek kadın bütün bir ülkenin yaşamını değiştirdi.

Kaliforniya eyaletinde bir kadın oğlunu oto kazasında kaybedince, tek başına, mutfak masası özerinden başlayarak ve diğer annelere erişerek MADD (Mothers against drunk driving) (İçkili oto kullanmaya karşı anneler) örgütünün temelini attı. O zaman bilgisayar kullanılışı yok gibi olmasına rağmen ve sosyal medya olmamasına rağmen, kısa zamanda örgüt ülke çapına erişti. Güçlendi ve bütün trafik kurallarının değişmesini sağladı. İçkiden ötürü olan kazalar yarıya indi. Bu, bir tek kadın sayesinde oldu.

1963 yılına kadar Dünyada hemen hemen kimse sigaranın kanser yaptığını bilmezdi. Her yerde çok kişi sigara içer ve birbirini bilmeden zehirlerdi. O yıl ABD’de, Washington Post ve NY Times gazeteleri bir makale yayınladılar ve sigaranın zararlarını halka bildirdiler. Hattâ bir cetvel ekleyerek yaşa göre hayatından kaç yıl eksileceğinin bir de tahminini sergilediler. Verilen bilginin yanında, işin önemli tarafı bu uyarılar gündemde tutuldu. Basın artık bu konunun peşini bırakmamayı görev edinmişti. Sigara üreticilerinin güçlü lobisinin bütün karşıt gayretlerine rağmen, kısa sürede, reklamlar yasak ve paketlerin üzerine ne kadar tehlikeli olduğunun yazılması şart oldu. Sigara içimi birkaç yılda yarı yarıya azaldı. Bunun başarılı olmasında, basın öncülük yaptı.

Sigara üreticileri pazarlarını yurt dışına taşıdılar ve diğer ülkelerde paketlerin üzerinde uyarı olmadan sattılar. Aynı basın buna ses çıkarmadı!

Neden?

Sevgili okurlarım, şâyet Dünya toplumu olarak komplo teorilerine inanmamayı bırakarak, bilgilenmek alışkanlığına geçebilirsek, olanların gerçeğini kolayca görebiliriz. Ve işte o zaman bütün bir insan kitlesinin nasıl para ve nüfus sahibi 5-10 ailenin arzusu çerçevesinde yönetildiğini anlayabiliriz. Bunu yönetimin temelinde de, çıkarlar ve en güçlü olmanın yattığını görebiliriz.

Gerçekleri gördükten sonra da, yegâne çıkış yolunun bilgilenmek ve birlikte hareket etmek olduğunu görürüz. Basını ve medyayı bu sömürüye karşı durmaya öncü olmaya çağırabiliriz.

İnsanların, insancıl hareket etmesini sağlama yoluna girebiliriz.

Aksi hâlde “1984” filmindeki sanal senaryonun yakında tamamlanmış olacağına seyirci olacağız. Bu operasyonun epey yol kat etmiş olduğunu ve bizleri kıskacına almış olduğunu görmeyen, görse de kabul etmeyenlere de söyleyecek, sözüm gerçekten yok!

Kitle gücünün önünde hiçbir kuvvet duramaz, birlikten güç doğar, bunları unutmayalım.

İstanbul olayı bunun ufacık bir kanıtıdır!

Column: 3

 

 

About The Author

0 Comments