Halk-Tsunami- Basın

Remove the row

Column: 1

Dümdüz denizde birden oluşan tsunaminin ne kadar güçlü olacağı ve nereye vuracağı önceden bilinmez. Sessizce şahlanıp durulacak mı, yoksa can ve mal mı alacak, o da bilinmez.

Tarih boyunca, ihtilaller ve devrimler, toplumun ufak bir kısmının katılımı ile olduğu biliniyor.

Deniz dibinde çöküntü ne kadar büyük olursa, tsunami de o oranda büyük ve yıkıcı oluyor. Aynen toplumlardaki çöküşlerin yaptığı zararlar gibi.

Hüner, tsunamiye benzeyen halkın gücünün varlığını bilinçte tutup, varlığının bilinmesinden ötürü onun girişimine gerek bırakmamaktır. Bu görev de basının ve çağımızda, sosyal medyanın da olmalıdır.

İnanılmaz bir ileri görüşü olan Atatürk, birçok veciz sözleri arasında Basın, ulusun ortak sesidir. Bir güç, bir okul, bir yol göstericidir” diyerek bizi uyarmıştı. Bize yol göstermişti.

Toplumdan çıkan her devrim de toplumun geneline faydalı olmayabilir. Nazi hareketinde olduğu gibi de halkı felâkete sürükleyebilir. Olumlu bir halk hareketinin temelinde gerekli olan; Hak, Hukuk ve Adâlet yatmasıdır. Yalnız sanal Demokrasi değil. Plato da demokrasinin var olabilmesi için ön koşul olarak, eğitim, bilinç ve hukukun varlığını öne sürmüştü.

Halkın sergilediği hareketi demokrasiyle bağdaştırmak, onu kısıtlamak,  hak, hukuk ve adâlet arayışını küçümsemek olur. Amaç bu temeller üzerinde birleşmek, birlikte hareket etmek olmalıdır.

Ne mutlu ki birleştirici bir dille konuşan İmamoğlu çıktı da, hür basın Türkiye’nin kurtlar dünyasında var olmasının ancak birlik olduğunda başarılabileceğini gördü. Umarım artık unutmaz!

2006 yılından beri, Cumhuriyet gazetesinde ve diğer makalelerimde, parçalanmış olarak bütüne karşı başarılı olamayacağımızı dile getirdim. Birleşme çağrısı yaptım. Grupların birlikte hareket etmesinden başka hiçbir çıkar yol olmadığını, çok kere belirttim. Basının görevini yapması gerektiğini hatırlattım. Bir tek saygıdeğer yazarımız, aydınımız bile uyarılarıma önem ve yanıt vermedi. Düşünce; “Bu partiler birleşemez” saplantısından öteye gitmedi.

AKP ile MHP birleşinceye kadar! Yâni onlara göre, zeytin yağ ile su birleşinceye kadar!

Sonrası malûm; örnek alan muhalefet birleşti. Olmaz denen oldu. Hem de kolayca oldu!

Bu kadar yıldır büyük kayıplar yaşandı, geri gelmeyecek maddî manevî değer yok odu. Hür basının ve sosyal medyayı hayat akımları yapanların bu önemli ve hayâtî konu üzerinde çalışmamış olmalarını esefle hatırlıyorum.

Her şeyin güzel olmasını ümit ettiğimiz önümüzdeki süre içerisinde artık ayrıntılar değil, temel değerler üzerinde düşünmemiz, konuşmamız ve hareket etmemiz gerektiğini de hatırlatmak isterim.

Column: 2

Bugün Ekrem İmamoğlu’nu hiç kimse gerektiği kadar tanımıyor. Gördüğümüz kadarını beğeniyoruz ve başarılarının devamlı olmasını canı gönülden arzu ediyoruz. Hattâ ona ümit bağlıyoruz.

Ancak daha bu günden, henüz hiçbir başarıya imza atmamış olduğu hesaba katılmıyor. Onu ayyuka çıkarmak, güzel iki gol atan yeni futbolcunun, süper oyuncu ilan edilmesinden farksız.

Asıl üzerinde durulması ve gereken; bugüne kadar atıl duran İstanbul halkının, millete vermiş olduğu mesajdır. Onun gerçek anlamına ve verilebilmiş olmasına gösterilmesi gereken değerdir. Verilen mesajı İmamoğlu’nun varlığına bağlamak ise, vahim bir hatâdır. Onun varlığı uyandırıcı etken olmuştur amma hareketinin etkenleri, onun varlığının üstündedir.

İstanbul halkının örtüsünde, ülkenin dört bir tarafından gelen halkımız büyük bir hak, hukuk ve adâlet arayışı hareketi sergiledi. Bu değerli gösteri ve uyarıyı, İmamoğlu’nun kişiliğine ve varlığına bağlı olarak algılanırsa, o başarısız olduğunda bu yapılan hareket yok mu sayılacak diye sormak gerekir. Arzu etmediğimiz bu durum yaşanırsa kaybımız, yerine konamayacak kadar büyük olur. Çok yazık olur!

Halkın hareketine maddi ve fiziksel yardımda bulunmuş binlerce gönüllü hatırlanmalı, varlıkları devamlı sıcak tutulmalıdır.

Bir toplumun yaşam ideolojisi halkın kendisinden doğmalıdır. Kişilere bağlanan ideolojiler zamanla devamlılıklarını ve güçlerini yetirirler. Bu gerçeğin kanıtı da Atatürk sonrasıdır. Onun gibi evrene bir tek defa gelmiş diyebileceğimiz üstün bir insanın varlığında yarattığı ideolojiler bile yokluğunda devamlı olamamıştır. Bu acıdır, üzücüdür, bizi felâketlere sürüklemiştir, amma gerçektir.

Halkımızın; İstanbul başarısının sevinci rehâvetinden uyanıp, olayın gerçek yüzüne odaklanması ve İmamoğlu’na bugünden yüksek mâkamlar yakıştırmalarından vaz geçmesi gerekir. Ele geçirilmiş olan bu nimeti olgunluk, itidâl ve düşünce ile kullanmak, ilerisi için doğru bir yatırım olur. Futbol oynamıyoruz, bir ülkenin bekâsı ile oynuyoruz!

Geldiğimiz bu noktada, bel bağladığımız hür basının ve onun bir avuç ta olsa, saygıdeğer yazarlarının sorumluluklarını tamamen ve zamanında yerine getirmemiş olmalarının asıl suçlusunun da bizler olduğunu unutmayalım.

Halkın sesi ve uyarısı olmadan basının da yanlış yapabileceğini bilelim. Geçmişi unutalım, amma ondan ders alarak biz kendi görevimizi yapalım. Halkı uyarması gereken basını, biz uyaralım.

Kısacası, Atatürk’ün askerleriysek, bir asker gibi vatan için düşünmeyi ve hareketi bırakmayalım.

Gerisi boş laf ve sonu hüsran! Felâketin eşiğinde olunca onu görmek te zaten zor değil. Halk hayallere sürüklenmek yerine, geçmişten ders alıp, edindiği başarıyı devam ettirmek için uyarılmalı ve teşvik edilmeli. Meşâle yanar kalmalı. Bunu yapmayı başkasından bekleyecek lüksümüz de yok!

Column: 3

 

 

About The Author

0 Comments