Seçim sonrası ve kurt ininde kuzu

Remove the row

Column: 1

 

8 Aralık 2108 tarihinde size “Yerel seçimler” isimli yazımı göndermiştim. Seçime kadar olan sürede neler olacağını irdelemiştim. Cumhuriyet sistemimizin ruhuna uymayan bir seçim için aylarca boş laf dinleyeceğimizi söylemem, kehânet değildi, zâten olacak belliydi.
Şimdi seçime 16 gün kala, dün Soner Yalçın yazısında, Fatih Potakal’ın geçen akşam “artık seçim dalaşmalarından bıktığını” söylediğini naklediyor. Kendinden de, bu bıkkınlık yüzünde yılmamamız ve oyumuzu kullanmayı ihmâl etmememiz için bizi uyarıyor. Fatih bey epey iyimser davrandı, çünkü biz bıkmakla kalmadık, tiksindik. Bu oyunları seyretmekten nefret ettik.
Soner Bey, iyi etmiş, çok konuda uyarıya gerek var. Ne kadar fazla yapılsa yetmez.

Bu yazımda da seçimden sonra nelerle karşılaşacağız, ona bir değinelim:
Tanık olduysanız bilirsiniz, ufacık bir fareyi banyo teknesinin içerisinde yakalarsanız ve onu çıkartmak için tutmaya çalışırsanız, kaçacak yeri ve hiçbir seçeneği olmadığından, korku ve çaresizlik onu bir aslan kılar ve size hücuma geçer.
Bu bir yaşam refleksidir. İyi kötü ayırmadan herkeste vardır. O nedenle seçimden sonra her beklenmedik olaya hazır olmamız ve bunların da, oyunların bir devâmı olduğunu bilmemiz gerekir. Yâni seçim geçince bıkkınlık sona erecek sanmayalım, daha kötü olması beklenir.
Seçimlerde, Başta Mansur yavaş ve Ekrem İmamoğlu olmak üzere, başarılı olarak beliren 3-5 kişi vardı. Bunların başarısının nedeni: Halkın sağduyusuna hitap etmeleri, birleşme atmosferini öne çıkarmaları, doğruluk içeren bir hava yaratmalarıydı.
Bence bu, seçimlerin sonucu ne olursa olsun, bizim edinmiş olacağımız yegâne müspet yön budur. Bu öğelerin içtenlikle dile getirilmiş olması, çoktan beri duymadığımız, görmediğimiz bir beklentimizdi.
Daha çok sıkıntılarımız olacak, sabırlı ve tahammüllü olamaya çalışalım, biz de sağduyumuzu kullanalım.

 ABD, AB- Türkiye- Rusya, İran, Çin

Ayni gün, ayni sayfada bir haber daha dikkatimi çekti: ABD Türkiye’yi düşman devlet

Column: 2

ilan etmekle tehdit etmiş! Haber, büyük bir tepki yaratmış! Bu aklıma bir olayı getirdi:
Bundan 10-15 yıl önce ABD medyasını uzun zaman işgâl eden bir olayı anımsadım. Dünya şampiyonluğu olan ünlü bir boksör otelin barında otururken yanına bir hanım gelmiş, beraber içki içmişler, sohbet etmişler, işler kızışınca otelin odasına beraberce çıkmışlar, orada içkiye devam etmişler, sonra beraberce yatağa girmişler  (… .).
Aradan bir süre geçtikten sonra kadın boksörü “rızasız tecavüzden” mahkemeye verdi. Hâkim tarafları dinlemiş ve kadına, böyle bir durumda neden mahkemeye veriyorsun diye sormuş. Kadının cevabı olayın can alıcı noktası. ”Sayın hâkim, amma ben ona dur dedim, o durmadı”!
Bizim gerçeğimize dönelim. Sen yıllarca, dile kolay 80 yıl, ABD ile yatağa girersen, ülkende her türlü şeyi yapmalarına göz yumarsan, sonunun ne olmasını beklersin ki?
Tabii senin doğal hakkındır, istediğinle işbirliği yapabilirsin deyip, özür mü dileyecek? Şimdi gel de ayıkla pirincin taşını.
Amma Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım. Kurtlar diyarında göbek bağı olan kuzular dikkatli olmalı, kaçacak gemileri de yakmamalı!
Acaba bunu yapabilecek aklı da ithal mi etsek?

Bir süredir ülkemizdeki kültür yozlaşması konusunda yazılar yazıyorum. Bunları İnsancıl Kültür ve Sanat dergisi için hazırlamıştım henüz sizlere göndermedim. O yazılarımda ve diğer her fırsatta üstüne basarak hatırlatmaya çalıştığım basit bir kural var. Kendimize olan saygımızı tekrar kazanmak için halkımızı uyandırmamız ve eğitmemiz.
Bunu hep beraber yaparak başarırsak, başka ülkelerin tehdidine de maruz kalmayız. ABD 80 yıldır ülkemizde cirit atarken sustuysak, bugün ayni insanlar olarak yakınmak, hattâ kızman hakkımız bile yok. Olacakları hesaba katmamış olmakta suçluluğumuz da cabası!
Öncelikle kişi olarak kendimizi düzeltelim ki, toplum olarak ta, saygıdeğer olalım.
Yoksa, kiminle yatağa girersen gir, dur desen de, olacak olur!

Column: 3

 

 

About The Author

0 Comments