YEKA ‘Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları’

Gündemde gerekli ilgiyi görmeyen bu çok önemli haberi, okumamış olanlar vardır diye sizinle paylaşıyorum.

14 Mart 2017’de, Hürriyet gazetesinde Merve Erdil, 16 Mart 2017’de Milliyet gazetesinde Mithat Yurdakul’un bildirilerinden, Konya’da Karapınar mevkiinde 1000 MW’lık tesis (YEKA-1 GES) kurulacağını öğrendik. Bu tesisle beraber Fotovoltaik panel üretimi yapacak bir fabrikanın, başlangıç yılında %60, ikinci yılda %70 yerli malzeme kullanma ve %80 Türk mühendisleri kullanma şartı ile kurulacağı da bildirildi. 20 Mart günü yapılan açık indirmeli ihaleye, 4 Çin, bir G. Kore ve bir Suudi Arabistan ile ortak Türk firmaları katıldı ve G. Kore-Kalyoncu ortaklığı ihaleyi kazandı. Ülkemiz için hayırlı olsun.

  1. Kore çağdaşlık yoluna bizden biraz sonra girdi ve savaşlı yıllar geçirmiş olmasına rağmen çok ilerledi. Düşündürücü olması gereken, biz bu ihaleyi G. Kore’nin teknolojik katkısı ve yardımı olmadan kendi başımıza alamamış olmamız! Tesisin üretim malzemelerinin ikinci yıldan sonra bile %30’unun dışarıdan alınacağının kabulü!

Hatırlarsanız 2008 yılından beri, iktidarda kim olursa olsun, bağımlılığımızın ülkemizin en temel sorunu olduğunu dile getirmekteyim. Bağımlılık içinde de, enerjide dışarıya bağımlı olmanın, yabancıların isteklerine boyun eğmek zorunluluğunu doğurduğunu 2016 ve 2017 yıllarında tekrar-tekrar yazdım. Enerji Bakanlığına da gönderdim.

TEİŞ’nin verilerine göre 2016 yılında 78.497,4 MW elektrik üretmişiz. Bunun %28.2’sini Doğal gazdan,%24,9’unu Hidro-Baraj’dan, %12,5’ini Taş kömür-Linyit-Asfaltitten, %9,5’ini ithal kömürden, %9,1’ini HES’lerden, %7.3’ünü Rüzgârdan, %5,1’ini çok yakıtlılardan, %1,1’ini Güneşten, %1.0’ını Jeotermalden, %0,7 Yenilenebilir ve diğerlerinden, %0,5’de Fuel oil-Nafta-Motorin kullanarak gerçekleşmiş.

Altının çizilmesi gereken noktalar: Güneşten %1,1 ve Jeotermalden %1.0. Teneffüs ettiğimiz havaya zehir saçan, Kömür ve linyitten ise %22’si! Olmayan dövizimiz ile fahiş fiyata dışarıdan almaya mecbur olduğumuz doğal gazdan %28,2’si! Derelerimizi mahveden HES’lerden %9,1’i!

Yâni üretimin %94,5’ini istenmeyen ve kullanılmaması gereken kaynaklardan yapıyoruz!

Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da, her ne kadar YEKA haberi sevinecek önemli bir başlangıç ise de, 1000MW büyük bir güç olmasına rağmen, yıllık üretimimizin sadece 78 de1’i! Yâni devede kulak. 2023 yılında hedeflenen 5bin MW ise bugünkü üretimimizin sadece %6’sı. Kısacası, hedefin yetersizliği bu girişimi bağımsızlığımızı düşünerek yapılmış dev bir adım yapamıyor. Bu da çok, amma çok üzücü.

Bu bağımlılığa son vermek için de, Güneş, Rüzgâr ve Jeotermalden 27.866 MW üretmemiz gerekiyor. Uygun görülmüş olan hedef, bu sayının çok altında. Neden? Neden 4 tesisin birden temeli atılmıyor?

İhalenin şartlarına göre kurulacak Fotovoltaik panel üretim tesisinin yıllık kapasitesi 500MW. Kendimize bile yeterli değil. Hele küresel piyasada payımızı kapmak için de hiç yeterli değil. Neden?

Sorulması gereken, neden bu tesisin 3-4 misli kapasitede planlanmamış olması?

Güneş tesisleri doğaya da yöreye de zarar vermiyor. Tarım ve yerleşim alanları olmayan, başka gayelerle kullanılmayan çıplak, tozsuz ve yüksek alanlarda kurulabiliyor. Rüzgâr tesisleri ise yerleri iyi seçilmediği takdirde, yöreye, doğaya, hayvanlara ve insanlara çok zararlı olabiliyorlar. Kurulum, bakım ve yenileme bedelleri de daha yüksek. Güneş tesisleri 5-6 yılda amorti ederken, Rüzgâr tesisleri 12-13 yıl istiyor. Ülkemizin bol güneşli olması nedeniyle de, Güneş tesislerinin kullanılması, şüphesiz bizim ülkemizde çok daha elverişli.

Fotovoltaik panellerin üretimi de, ihracatı da çok daha kolay ve küresel piyasası çok daha geniş. Türkiye erken davranırsa bu piyasada önemli bir pay kapabilir. Kapmalıdır. Bu neden bizim milli hedefimiz değil? Olmalıdır!

Hedefimiz olması için ne yapmak lazım?

Her şeyde olduğu gibi, halkımızı bilgilendirmek, katkılarını sağlamak, isteklerini duyurmak lazım. Lazım da, maalesef bilgilenmek ve katkıda bulunmak bizim en başarısız olduğumuz alanlar!

Bu katkıda da, basın ve TV’nin yardımı olmadan, sosyal medyada ilgilenmeden, hiçbir yere varmak imkânı olmuyor. Bu utanç verici bir tutum!

Kaç yıldır vermekte olduğum çabaya, gönderdiğim yazılara, bakanlık cevap vermedi, gönderdiğim yazarlar ve TV programı yapanlar bu hayatî konuyu gündeme getirmedi. Yazılarımın dağıtıldığı yüzlerce insandan yalnız beş tanesi ilgilendi. Bu kadar ilgisizlik de utanç verici!

Birkaç şeyi birden planlamak, değişik konuları gündemde tutmak, dolayısıyla ülkenin bağımlı olmaktan kurtulması için yapılması gerekenleri de irdelemek yeteneğinde değiliz.

Ne kadar acı ki, çok şey tekrar tekrar bıktırıncaya kadar konuşuluyor, gelmekte olan büyük tehlikelere rağmen, bağımlılığımızın birçok sorunun temelinde yattığı konuşulmuyor. Umursayan, yok denecek kadar az!

Bunu için de yapılması gerekeni yapamıyoruz. Akıntıya kapılmış bir toplumuz! Gösterilen yolda gitmeyi, kendi yolumuzu seçmeye tercih ediyoruz.

Bu gaflet içinde de ileri gitmiyor, geri gidişe seyirci kalıyoruz. Sonra da varılan yer için, sanki suçlu değilmişiz gibi, şikâyet ediyoruz.

Bu kısır döngüyü kırmazsak, bağımlılıklarımız bizi esarete kadar sürükler. Suçlular da başkası olmaz, çünkü zaten suçlu biziz.

About The Author

0 Comments