Ambargo ve Yaptırım  

 

Rusya, Çin, K.Kore, İran, Irak, Suriye, Türkiye, ambargo ve yaptırım yedi. Yâni, üstün güç’ün çıkarlarına aykırı hareket eden ülke, ekono-teröre tâbi! Dayanan ülke atlatabiliyor, dayanamayan biat etmek zorunda kalıyor. En azından, çekilen sıkıntılarla, yıllarca geriye gidiyor. Kendi kendine yeterli olmayanlar için kaçış yok!

Kader’e, kısmet’e, alın yazısı’na bel bağlayarak, herşey olacağına varır tutumunda yaşayan birçok Müslüman toplum, çağların ilerlemesinin gerisinde kaldı. Bazı ülkelede bu gerilik giderilemeyecek kadar büyük. Halbuki Kur’an bile, bilim ile, düşünce ile hareketi emrediyor. Akıl ile düşünmeden hareket etmemeyi söylüyor. Hiç bir yerinede; kısmetse olur, kadere uy, bırak olacağına varsın, demiyor.

O hâlde, inançı olanın da, inancı olmayanın da, yapılan işlerde aklını ve mantığını kullanmayan, bile bile özerkliğini tehlikeye atan, hiçkimsenin özrü yok! Bu tutum, cehâlet mi, aptallık mı?

Güneş ve rüzgâr bize enerji vermeye hazırken, dışarıdan petrol alarak, kömür yakıp yöreyi pisleterek, HES’ler ile doğa’yı mahvederek, en ileri ülkelerin kaçtığı nükleer enerji santralleri kurarak, elektrik üretmek, nedir?

Su kaynaklarımızın dikkatli kullanılması gerektiğini bildiğimiz hâlde, onları yok edecek ölçüde kullanmak, pisletmek, yarını düşünmemek, nedir?

Bir taraftan kuraklığa giderken, diğer taraftan nehir sularını denizlere dökmek, nedir?

Kendini besleyebilir bir ülke iken, onun bunun sözüyle, tarımını öldürüp başkalarının bizi beslemesine mecbur duruma gelmek, nedir?

Kendi motorlu aracını, lokomotifini, uçağını yapmaya başlamışken, dış baskılara uyarak vazgeçip, savunmasının bile başkalarına bağımlı olmasına râzı olmak, nedir?

Çıkarlarını herşeyin, hattâ vatan’ın önünde saymaktır. Atatürk’ün vefâtından beri yapılmış olan da, budur! Aptallığın payı hemen hemen yok gibidir. İşin en acı tarafı çok yanlışın, bilerek yapılmasıdır!

Büyük güçlerin ekonomistleri, tabii ki başkalarına “her malı yapmaya gerek yoktur, nerede ucuzsa oradan alınır” derler. Çünki onlar kendi mallarının satılmasını isterler. Bu propagandaya uyanlar bilmelidirler ki, bir ülke bir mağza değildir. Konu ülkenin varlığı olunca, ne alınan-satılan, ne korunan, mal değil, özgürlük ve özerkliktir.

Her hür ülkenin, ne pahasına olursa olsun, en önde gelen ihtiyâcı ve sorumluluğu:

Başkalarına muhtaç olmadan, yurdunu ve yurttaşını koruyabilmesi,

Halkının karnını doyurabilmesi ve yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi,

Halkını özerk ve özgür olarak yaşatabilmesidir.

Bunları gerçekleştirebilmek için de gereken:

Savunmak için, silahlarını,

Sanâyisini ve yaşamını sürdürebilmek için, enerjisini,

Karnını doyurmak için, tarımını,

Başkasına mühtaç olmadan üretebilmek, elde edebilmek zorundadır. Aksi esâretin kabûlüdür.

Halklarını kaliteli ve çağdaş eğitim ile yatiştirememiş ve geride kalmış toplumlar esârete namzetler.

Bu tür toplumlarda, gündemde tutulmayan hiçbir konunun kalıcı olmadığı ve gerekenlerin yapılmadığı her yerde, her zaman izlenen bir gerçek.

İnsan çabuk unutuyor, kolaylıkla unutması da sağlanabiliyor. Bir kere söylemek de yeterli değil. Konuları devamlı işlemek, üzerlerinde durmak, israrla, tekrar tekrar hatırlatmak lâzım. En önemlisi, alışılmış engelleri aşmak için, güç ve zaman sarfetmek, çaba vermek lâzım. Kişisel çaba ve kişisel savaş, statüs-ko’yu aşabilmek, alışkanlıkların üstünden gelebilmek için, önde gelen yol.

Bu da bir avuç aydına düşen vatanî görev. Onların harekete geçmesini sağlamak da, aklı çalışan, vatanını seven, her bireye düşen görev.

Birey istemedikçe ve elini taşın altına koymadıkça esaretten kaçış olamaz. Üstün güçlerin bukadar hunharca hareket ettiği bir ortamda da, esaret er-geç, gelecektir!.

Her toplumun yönetilmeye olduğu gibi, eğitilmeye de ihtiyâcı var. Okullar temel eğitimi ve düşünebilmeyi öğretirler. Aile, örf, adet ve gelenekleri öğretir. Eğitilmemiş, kitap okumayan bir toplumda halkı uyandırmak ancak gazeteler ve medya ile olabilir. Maalesef, bu Dünyâda tümüyle tarafsız ve sadece vatanının çıkarlarını düşünen bir basın olduğunu, şüphe ile karşılamak temelsiz değil.

Bize kalan çıkar yol, bir avuç vatanseverin katkısını sağlayarak başlamak. Böyle bir kurtrarışa girişmek için vatanın parçalanmasını mı bekliyoruz? O zaman çok geç olacak!

About The Author

0 Comments