Terörle savaş gerçekleri

 

Batı, terör’ü kendi çıkarları için durdurmak zorundadır.

 

Bugünki şekliyle terör, Ortadoğu’da cetvelle çizilmiş yeni hudutların oluşturulması, Flistin sorunun doğması ve Batı’nın sömürüsünün başlaması ile eş zamanlı olarak, 20. Yüzyılda, ortaya çıktı.

Çin’in Ortadoğu petrollerine ihtiyacı, Rusya’nın Hint Okyasnusuna çıkma arzusunun devamı ve USD, Rusya, Çin, Sudi Arabistan ve İran için, petrolün kontrolünün ekonomik önemi, Batı’nin Ortadoğu politikasını kızıştırdı. ABD yeni Ortadoğu haritasını açıklamakla, zaten neler olacağını da bildirmişti.

Saddam ile iş birliği yapılarak İran’a saldırtılması, Kuveyt’in istilasına yeşil ışık yakılıp sonra ona savaş açılması, daha sonra da uydurma nedenler idam edilmesi, bilinen gerçekler. İran demokrasi yoluna girmek üzereyken, Musaddık’ın CIA tarafından düşürülmesi olmasaydı, bugün İran molların elinde olmazdı. Yapılanların nedeninin Demokrasi götürmek olmadığını, ABD halkından başka, biraz düşünebilen herkez artık biliyor.

  1. yüzyıl başlarında, Lawrance gelinceye kadar, arap yarımadasında savaş yoktu, bugün ise ayni bölge bir kan gölüne dünüştü. Oluşan kaostan istifade etmek isteyenler, eski hesaplaşmaları canlandırarak, Müslümanlar arasında da kanlı savaşlar açtılar. Konunun bu yönü, bu yazımın kapsamı dışında kalacak.

Irak’ın parçalanmasına hazırlığının tamamlanması ardından, durup dururken Esat’ın düşürülmesi bahanesiyle, Suriye’nin kana bulnaması ve parçalanma durumuna getirilmesinin nedenin de, Büyük Ortadoğu Projesinin devamı olduğu biliniyor. Kimin ne yaptığını, neden yaptığını Ortadoğudaki İslam toplumları de biliyor. Hem de sömürülerin, işgallerin, bombalamaların, suikastların acılarını çekmiş olarak biliyorlar. Cahil olabilirler amma aptal değiller. Kısacası Batı’ya karşı dostlukla bakmamaları ve kin beslemeleri için yeterli neden yaratılmış.

Her iki taraf için de nedenler olsa bile, birbirlerine düşmanlık alevi saçarken, barış gerçekçi değil. Bu kapsamda, nedenlere ve çekilen acılara  karşılık olarak terör yapılmasının kabul edilemeyeceğinin,  bir kere daha altını çizelim. Batı’nın yaptıklarını kınamam, terörü desteklemem değildir.

Her dinde aşırı uçlara gidenler ve dinin kurallarını bozarak çıkarları yönünde kullananlar var. Emevilerin ve Abbasilerin İslam’ın kurallarını çıkarları dorultusunda değiştirmeleri, radikal İslam’ın varlığına olanak sağladığını not edelim. Gerçek, bugün artık radikal İslam’ın ve içinde de teror yapan bir azınlığın var olduğu.

Unutulmamalı ki; Uygar (!) Batı ülkelerinin 20. Yüzyılın sonunda bile Avrupada ve İngilterede birbirlerini öldürmelerini Müslümanlar yapmadı, Almanyadaki Yahudi, Yogoslavya’daki Müslüman soykırımlarını, Müslümanlar yapmadı, İngilterede IRA, Almanyada RAF terörünü Müslümanlar yapmadı. Müslümanları Avrupaya kalitesiz işci olarak, kendileri davet ettiler. Davetlilere yerel halk ile bütünleşme yerine ayrı yaşamı uygun gördüler.

Terörle savaş, terör yapmak istemenin nedenleri ortadan kalkmadan hiçbir yere varmaz. Batı’nın İslam karşıtı bir birleşmede bulunduğunu ve savaş gücünü arttıracağını devamlı tekrar etmesi, yangına körükle gitmektir. Sonucu, terör’ün artması, kan dökülmesi ve silah üreticilerinin zenginleşmesi (!) olur.

Gereken, nekadar zor olursa olsun, silah yerine zeytin dalı uzatmak ve yapılmış olan hatâları, yapılacak iyilik ve dostluk girişimleriyle barış’a dönüştürmeye çalışmaktır. Batı bunu öncelikle kendi çıkarları için yapmak zorundadır. Aksi halde Avrupa’da huzur kalmaz, Ortadoğu’da İsrail’in emniyeti dah çok tehlikeye düşer.

Barışa yönelmek için ilk atılacak adım, sorunun büyük bir ölçüde nedeni olan Filistin konusunu temize çıkarmaktır. Bu da, Washington’daki İsrail labisinin etkinliği devam ettikçe, söylendiği kadar kolay olmaz. Hernekadar BM’de Filistini bir ülke olarak resmen tanıyanların sayısi artmış olsa da, dört büyükler tanımadan anlaşma gerçekleşemez. Altmış yıldır sürüncemede bırakılan anlaşmanın olmasını beklerken, diğer yerlerde gerekenin yapılması da kaçınılmaz bir önceliktir. Şunu da altını çizmek gerekir ki, değişimler gerçekleşmeden terör azalmaya bile başlamaz.

Batı, Müslüman ülkelere karşı tutumunu değiştereceği işaretini vermelidir.

Ortadoğu işgalleri durdurulmalı, o ülkelerde ayrılık tohumu atmak değil, birleştirme gayretleri gösterilmelidir.

Demokrasi götürme palavrasından vaz geçilmeli, sömürüler sona ermelidir.

Batı Ortadoğu toplumlarına gerçek iyi niyetini kanıtlamadıkça, teröre son veremez.

Müslümanların cehaletini ileri sürerek, olanları işe yaramayan ithamlara dayandırmak ise, terör ateşine benzin dökmekten farklı olmaz.

Batı yanlış uygulamalar yapmılş iken, cahil olarak belirlediği Ortadoğu topluluklarından terörü durdurmalarını istemesi anlamsızdır. Şayet uygar ise, gereken değişikliğe başlayacak, Batı olmalıdır.

Batı, Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslüman ile sorun yaşamamak istiyorsa ve terrörü gerçekten durdurmak istiyorsa, ilk atılımı yapmak zorundadır.

Aksini yapmaya devam, bütün dünyayı felâkete sürükler.

 

Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments