Uygar ülke ve Uygar kişi (1/3)

Cumhuriyet gazetesi, Bilim ve Teknoloji eki, 23 Ocak 2015 

Uygar diye nitelendirdiğimiz Batı ülkelerinin, geri kalmış diye damgalanan ülkelere yaptıklarına bakınca, uygarlık nedir, hatta var mıdır, sorularını irdelemek gerekiyor.
Sık kullandığımız, uygarlığa bağlı kelimelerin sözlüklerde karşılığı: Latince’de, Civis; Yurttaş, kentli demek. Civilized; Medenî / Uygar ise; Şehirli, şehir halkına mensup demek.
Medeniyet / Uygarlık; Bir ülkenin, toplumun, maddî ve mânevî varlıklarının, fikir, sanatla ilgili niteliklerinin tümü. Barbarlık durumundan çıkıp törelere bağlı olarak belirli bir yurt içinde birlikte yaşama. Geniş bir toplumun bütün bölümlerinde ortak olan dinsel, ahlâksal, estetik, teknik ve bilimsel nitelikteki toplumsal olayların, bir bütünü.
Webster sözlüğüne göre uygarlık; İyi düzenlenmiş kural ve kânunlar altında insanların birbiriyle bağdaşma şekli. Terbiyeli, hürmetli ve mâkûl hareket. Uygar bir toplum suçlulara adâlet ve doğruluk ile karşılık vermelidir, deniyor.

Özetlediğimizde; dinsel, ahlaksal, estetik, teknik, bilimsel, adâlet, doğruluk, hürmet, hemcinsine saygı, mâkûl hareket, törelere ve kanunlara bağlılık, uygarlığın taban değerleri.

Bu tariflerin bir ülkenin kendi halkına kısıtlı kalacağı gerçekçi değil. Ülkeleri bu mercek altına aldığımızda ise, uygar varsaydığımız birçok ülkenin hiç de uygar hareket etmemiş ve etmemekte olduğu görülüyor. Maddî çıkarları için başka bir ülkenin haklarını çiğnemek, topraklarına saldırmak, iç işlerine karışarak kendisi için faydalar sağlamak, uygarlığa ters düşüyor. Hele hele, yüz binlerin ölümüne neden olmak, onları uygarlıktan uzaklaştırmakla kalmıyor, barbar yapıyor.

  • Ele geçirdiği topraklarda soykırım yapan,
  • Kendi istemediği bir ideolojiye bağlanmasını önlemek için, yönetimleri değiştiren, gerekirse liderlerini öldüren,
  • Kaynaklarını yalnız kendisi kontrol edebilmesi için topraklarına hücum eden, yüz binleri öldüren,
  • Kendine Pazar yaratmak için onların var olan kaynaklarını yok edip, kendi mallarını kullanmaya zorlayan,
  • Gizli örgütleriyle başka devletlerin içine nüfus edip, yönetimleri tutsak alan,
  • Etnik ayrılıkları yaratıp, kendi çıkarlarını daha kolay uygulamak için ülkeleri bölen,
  • Bunları yapmak için her türlü can ve mal kaybını mubah gören, bir ülkeye uygar denebilir mi? Denemez.
    Bu niteliklerden yola çıkıldığında da, 21. Yüzyılda ilerlemiş ve üstün güçe varmış ülkelerin tümünün, uygar olmadığı sonucuna varmak doğal. Geçmişte de, günümüzde de, uygar ülke yok demek de sanırım yanlış değil.

Gelelim uygar insana. Uygar olmayan bir ülkede, uygar insan olabilir mi? Uygar insanın tariflerde belirtildiği gibi, geniş bir toplum içinde olması gerekli mi?. Uygar insan mı uygar toplumları oluşturur, uygar toplum mu uygar insanı yapar? Uygar bir insanın yetişmesi için en azından uygar bir ortam gerekir mi? Yoksa uygar olmak kişisel bir vergi midir?
Birbirinden ayrı yerlerdeki toplumlarda, birbirinden yüzlerce yıl ayrı zamanlarda, bir çok uygar kişinin yetişmiş olduğunu biliyoruz.  Bu toplumda da, yukarıda sıralanan barbarlıkların da var olduğunu biliyoruz.

Varacağımız nokta uygar insanların olduğu, uygar ülkelerin olmadığı  mıdır?

Kendi başına bir yerde yaşamını sürdüren, komşuları ile iyi ilişkileri olan, kimsenin malına canına zarar vermeyen, bildiği kadar hayatını geliştirmeye çalışan bir kişi, veya gurubun, uygar niteliğinde olabileceğini göz ardı edemeyiz.

Antik çağlarda, özellikle Anadolu’da, nğfusları 200 bini geçmeyen, (City States) şehir ülkelerinin, başarılarını ve her kolda kültüre katkılarını unutamayız. Uygar olmak için illa da günümüzün çağdaş boyutunda, ilim, bilim ve teknoloji sahibi olmanın şart olmadığı, uygarlığın bağıl (relatif) olduğunun da ayrıca  altını çizmek gerekir.
Büyük bir olasılıkla varacağımız yer, nerede olursa olsun uygar insanların olabileceği, uygar olmayan yönetimlerin altında da, uygar insanın var olabileceğidir. O zaman uygar düzeye erişmiş kişileri çok olan bir toplumun bile, kötü yönetildiğinde uygar olmayan bir ülkeye dönüştüğünü söyleyebiliriz.

  1. Yüzyılın uygar insanları bol olan toplumlarında-kiler, bilerek mi, yoksa bilmeyerek mi, yönetimlerinin barbarlığı bile geçen vahşeti uygulamalarına razı oluyorlar.
    Biliyoruz ki, yönetimlerin yaptıklarının gerçek nedeninden çok zaman halkların haberi yok. Yönetimler vatandaşlarını kandırıyor, propagandalar ile beyinlerini yıkıyor. Dünyayı idare eden büyük parasal güçler, yurtlarına fayda sağlamak aldatmacası altında, her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmiyorlar. Bütün bunlar olurken, uygar olan kişi, uygar olmayan yönetim altında olsa bile, uygar olarak kalabiliyor!

Dönüp dolaşıp kişinin gücüne gelmiş olduğumuza şaşırmayalım. Çağdaş bir düzeyde olamasa da, her yerde uygar kişiler olabilir. Ancak bunlar, uygar bir toplum yetiştirmeye yeterli olamaz. Uygar bir toplum oluşturmak için, çağdaş düzeyde çok sayıda uygar / aydın kişiler yetiştirilmelidir. Bunun için de kaliteli çağdaş eğitim gerekir. Ülkenin, devamlı olarak yüksek ve çağdaş kaliteli eğitim ile; bilim, ilim, sanat  ve teknolojiyi, ön plana alması, dogmalardan uzak durması şarttır.

Uygar / aydın kişilerden oluşan toplumlara düşen görev de, kendilerini barbarlığa sürükleyecek yönetimleri seçmemektir. Çünkü uygar ülkeler ancak uygar liderler idaresinde  var olabilirler.

Bu kapsamda Jeremy Rifkin uyarıyor: “Amerika artık Büyük bir ülke değildir. Büyük ülke olmak için, ülke iyi olmak zorundadır”

Biz de ata sözümüzü hatırlayalım: Körle yatan, şaşı kalkar.

Devamı gelecek yazımda.

 

Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA    

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments