Demokrasi- Muhalefet- Otokrasi

Her ülkede, iktidara gelebilecek güçte bir muhalefet’in varlığı, demokrasinin olmaz olmazıdır. Etkin muhalefetin olmadığı ülkelerde, demokrasilerin otokrasiye dönüştüğü izlenmiştir.

 

Birçok ülkede seçimlere yakın süre, aldatma, kandırma ve yalanlarla doludur. Partileri kötü gösterecek asılsız haberler, adayları yıpratacak uydurma suçlar, medyayı oyalayacak yapma olaylar, ahvalî âdîden olur.

Kötülemek yerine iyi göstermek de, daha kurnazca kullanılan bir yöntemdir. İktidar partisi muhalefet partilerine gerçek olmayan güveni vermek için, kendi partilerinin oy kaybettiği, muhalefet’lerin oy kazandığı haberlerini yayarak, muhalefet’leri rehavette tutabilir, onları kazanacaklarına inandırır.

Bu aldatma bilinen birşey olmasına rağmen, muhalefet’lerin her seferinde aynı tuzağa düşmesi ise, akıl tutulmasından da ileri bir basiretsizliktir.

Çok partili ülkelerde, parçalanmış olmanın, kaybetmeye neden olduğunu anlayamamış olmak da, basiretsizliğin en büyüğüdür.

Yıllardır başarılı olmayan partilerde sabrı tükenenler, bir diğer değişle, kendi partilerinde etkin olup onları düzeltmekde başarılı olamayanlar, ya başka partilere katılırlar, ya da yeni parti kurarlar. Bunu yaparak zaten iktidar olamamanın nedeni olan bölünmüşlüğü, daha da fazla bölünmüş olurlar. Soruna çare ararken, sorunun parçası olurlar.

Olanları değerlendirmesi ve eleştirmesi beklenen basın ise, ya durumun gerçeklerini halka yansıtmaz, ya da parçalanmalara şakşakçılık yapmarak taraf tutmuş olur. Taraf tutanlar tabii ki iktidarların adamı, diğerleri ise, herhalde akıl tutulmasından muzdaripdirler.

Kültür seviyesi yüksek olan ülkelerde bu oyunların nekadar etkin olduğu bilindiğinden, onlar genellikle partilerin sayısını az tutmakla sorunları azaltırlar.

Kültür seviyesi düşük olan ülkelerde ise, haklı uyandıracak, parçalanmalara karşı koymak, birleşmeleri teşvik etmek için yol gösterecek, basından başka hiçbir araç yoktur.

Seçimlere birkaç ay kalmışken bile bu oyunlara kurban olan partilerin haline seyirci kalmak ve basının görevini yerine getirmediğini yıllar boyu seyretmek de, aydın halkın suçu olur.

Hiçbir ülkede, parçalanmış muhalefetlerin birlrşik bir iktidara karşı seçim kazanma şansı olamadığı ve etkin muhalefet olmayınca da Demokrasinin otokrasiye dönüşebileceği biliniyor. Birleşme yolunda çalışmayanlar da bu değişime, istermeyerek de olsa, yardımcı olmuş oluyorlar.

O zaman yapılması gereken gene, şayet varsa, aydınların gayretine kalmıştır. Basına, birleşmeyi teşvik etmeleri için,  sorumluluklarını hatırlatmak, günlerce, defaatla, ısrarla konunun üzerinde durmalarını istemek, onların sorumluluğu olur.

Yüksek eğitimlilerin oranının yüzde beşin altında olan ülkelerde bunu yapabileceklerin sayısı ise çok azdır. Az oldukça da onlara düşen görevin önemi büyür. Bu önemli görevi yerine getiremeyenler de, ancak lâyik oldukları hükümetlerle idare edilirler.

Gerçeklere bakmadan, iyi olacak hayaliyle yaşayanların sonunun da, her ülkede nereye vardığı bellidir.

“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” Albert Einstein

Bilmem anlatabildim mi?  

 

Turgut A. Karabekir Y. Mimar, AIA  

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments