Kaybedilmiş fırsatlar

Cumhuriyet gazetesi, Bilim ve Teknoloji eki, 07 Kasım 2014

 

Tarihini, kültürünü, lisanını, büyüklerinin değerini öğrenmeden yetişen bir toplum, yozlaşmaya ve yok edilmeye karşı koyamaz. Böyle toplumlar özgürlüklerinin nereden geldiğini bile hatırlamazlar.

 

Zamanın İngiliz başvekilin’n Atatürk için: Tarihte ilk defa, bir devlet adamının bütün hassalarını kendisinde toplayan bir lider geldi, ne yazık ki oda Türklere nasip oldu” dediği söylenir.

Ne yazık ki biz Ata’mızın ardından ülkeye önderlik edecek aydınlar yetiştiremedik. Değerlerimizin bir bir yok edilmesine,  yozlaştırılmasına seyirci kaldık ve gelişmemizi onların önerileri çerçevesinde bozmayı başardık.

Ünlü General Mc ARTHUR  Atatürk için söyleşisinin son cümlesinde şöyle diyor; “ …. Keza O, Türk’lere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir”.

Türk toplumu Atatürk’ün vefâtını takip eden yıllarda, sözde aydınların yanlış tutumları ile, bu değerleri kaybetti. Kesinlikle, köylüsünün cehaleti ile değil. Hiç şüphe yok ki kuruluş yıllarında köylümüz çağdaşlıkla kıyaslandığında, cahil idi. Ancak bizim köylümüz hiç bir zaman aydınımızdan daha aptal olmamış, hatta “ çarıklı erkânıharp” lâkabını hak edecek zekâyı sergilemiştir, sergilemektedir. Köylü bugün yanlış kararlar veriyorsa, bu zekâsının azlığından değil, ihtiyaçlarını karşılamaya gücü yetmemesindendir. Aydın kitlenin, onların gereksinimlerini, eğitimlerini yıllardır ön plana almamalarındandır.

Ülkemizin başına ne kötülük gelmişse, cahilinden değil, sözde aydınının yeteneksizliğinden gelmiştir. Bugünki duruma, onların idaresizlikleri nedeniyle varıldığını unutmayalım. 40’lı yılların özgürlüğünü iftaharla yaşayan bizler, aynı zamanda Atatürk ilkelerinden uzaklaşıldığını ve aydınlarımızın bu ilkeleri pekiştirmek yerine, uçlara kaçarak, eğitilmeye ihtiyacı olan halk’a, yanlış örnek olduklarını da izledik. 21. Yüzyılda bile geçerliliğini koruyan kuruluş ilkelerimizi kullanmak yerine, ütopik idolojiler peşinde koşmalarından doğan acıları yaşadık. Onlar yüzünden vatansever gençlerimizi yitirdik, hapislerde inlettik.

Bilimde, felsefede, sosyal yapıda çağdaş düzeye ve olgunlaşmaya erişmeden,  hiç bir ülkede, sadece iktidarların değişmesiyle sorunların yok olmayacağını, hâlâ kavrayamadık. Aydın bozuntularımız, en önde gelen sorunlarımıza odaklanacaklarına, ayrıntılarla vakit öldürüyor. Bunu, çıkarları için yapanları bir yana bıraksak bile, kalanların doğru yolu görmemeleri, gösterememeleri, ilerlememizi engelliyor, geleceğimizi karartıyor.

Çağdaş bilgili ve uygar değerleri olan öğretmenler yetiştirmedikçe, üniversite açmanın hiç bir faydası olamaz, olmuyor. Bilgili ve uygar kafalı eğitimciler yetiştiremediğimiz için, son 60 yılda edinilebilecek kazanç, kaybedildi. Geri gidildi.

Son dört yazımda, ilk nazarda basit gibi görülebileceğini de, dile getirdiğim ve örnek olarak verdiğim bazı günlük konularda, devletin yaptığı hatalar ile, yıllardır halkımızı yasaları dinlememeye, adetâ eğitmekte olduğunu belirmiştim.

İroni şu ki, arzuladığımız ilerleme ve düzelme, ancak aydınımızdan gelebilir. Bunların içerisinde gerçek aydın olanların azlığı endişe verici boyutta. Gerçek aydınlara düşen görev, etrafta bir salgın gibi dolaşan ayrıntıları bir tarafa bırakarak, esas üzerinde odaklanmaktır. Sağ, sol, orta yol ve gereksiz uçları aramak lüksümüz, yoktur.

Zaten, Atatürk dehasının kurduğu, bizim toplumumuz için tasarlanmış Altıok ilkelerini çağımızın şartlarına ayarlamak varken, başka sapmalara gerek olmadığını, artık anlamalıyız. Yaşanan sorunlar, ilkelerin yanlışlığından değil, onları doğru uygulayacak elemanı yetiştirememiş olmamızdandır. Bu ilkeler içinde var olan yeterli sosyalizmin dışına çıkılıp, Kominizim ile saptanıldığında, başımıza neler geldiğini de, defalarca gördük.

Hâlâ aramızda mevcut olan bir avuç gerçek aydınımıza düşen görev, hayâtî boyutlara erişti. Bugünden başlayarak; kaliteli eğitime, felsefeye, lisanımızı yozlaştırmamaya, kendi tohumumuzla üretim yaparak tarımı yabancı ellerden kurtarmaya, Batı’da olduğu gibi çiftçiye büyük para yardımını yapmaya, rüzgâr ve güneşten yenilenebilir ucuz enerji kaynaklarını arttırmaya, mecburuz.

HES’ler yöreyi mahvediyor ve nuclear santraller, artık uygar dünyaca istenmiyor. Kullanamadığımız tükenmez servetimiz, bol rüzgârımız ve bol güneşimiz bizi bekliyor.

Temel sorunumuz, iktidar ve muhalefet olmaktan fazla, yeterli sayıda, çağdaş bilinçte, doğru adam yetiştirmemiş olmamızdır. Şimdi olanlar, yıllardan beri yapılmayanların doğurduğu sonuçtur.

Başkalarının yapmadıklarından şikâyeti bırakalım, ilk defa da olsa, hiç değilse kendimize karşı, dürüst olup hatalarımızı kabûl edelim.

Elimizdeki bir avuç aydın ile gerekenleri başarmak çok zor. Amma eğer bugün, adam gibi adam yetiştirmeye başlamazsak, fırsat doğsa da, gerekeni yıllar sonra bile yapmak şansımızı yetirmiş olacağız. Tarih, bunun kanıtları ile dolu.Farkında olmak, düşmanı bertaraf etmenin ilk koşuludur”.

 

Turgut A. Karabekir, Y. Mimar, AIA 

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments