Referandum ve Parlamenter rejim

 

Referandum sözünün mide bulandıran bir boyuta eriştiği ortamda, kimin kazançlı olduğu hesaplarıyla uğraşacağımıza, milletçe neler kaybetmiş olduğumuza bakmalıyız. Referandum ile Demokrasi’nin özüne zarar verdiğimizi anlarsak, belki o zaman bir kazançtan söz edebiliriz.

Parlementonun karar vermekte zorlandığı özel bir durumda halkın oyuna başvurmak, ender olsa da, kullanılan bir yöntemdir. Bireyin karar vermek yeteneği ve özgürlüğü olan toplumlarda uygulanırsa, bazen demokratik bir veriye erişilebilir. Çok zaman da, yanlış sonuçlar alınır.

Cumhuriyet parlamenter bir sistemdir.Temsilciler halk tarafından seçilir ve hükümeti oluşturarak ülkeyi yönetmekle görevlendirilirler. Temsilciler, kararları Anayasa uyumlu olarak almak sorumluluğunadırlar. Alınmak istenen kararların ülkenin yararına olduğuna parlamentoyu ve halkı inandıramazlarsa, referandum’a baş vurarak isteklerini yerine getirmek yoluna giderler. Halkın çoğunluk oyuyla geçirilen referandumlar, sistemin açık bir şekilde değişmesine neden olur. Kararların, seçilmiş deneyimli(!) yöneticilerden halka geçmesi, yöneticilerin insiyatifinin seçilenlerden, seçene geçmesiyle, parlamenter yönetimin var olma nedeni sarsılmış olur. Bazı olağan üstü durumlarda referandum’da oy yüzde doksanlara varan bir çoğunluk elde etse bile, tamamen bilinçsiz alınmış, yanlış bir karar da olabilir.

Bu kapsamda ünlü Alman filozofu Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin sözlerini hatırlatalım:

“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder.

Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır!

Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile …….!”.

 

Bireylerin karar vermek yeteneğinde olmadığı,

Özgürlüklerinin bağımlılığa dönüştürüldüğü toplumlarda referandum uygulanırsa, demokrasi yozlaşır. Şayet toplum iktidara bağımlıysa, referandumdan alınacak oy, iktidarın istediği oy olacaktır. Bu şartlarda referandumun yegane anlamı, iktidarın istediği oyu parlementodan değil, halk’ı alet ederek elde etmesidir. Referanduma gidildiğinde:

Dış baskılardan kaçılabilir,

İç baskılara karşı durulabilir,

Halk neden gösterilerek,

İktidar istediğini elde etmiş olur.

Kısacası Demokrasi otokrasiye dönüşür. Parlementer sistemin çökmesi, yerini tek el yönetimi’ne verir. Referandum’un yukarı şartlarda sık sık kullanılması ise, parlementoyu atlamaktan başka bir anlam taşımaz.

Referandum’un ilerlemiş toplumlarda ve şartlarda da uygulandığını biliyoruz. Örneğin; ekonomisi, etnik karışımı, teknoloji önderliği, sosyal seviyesinin yüksekliği nedeniyle, üstün ve büyük bir ülke ölçüsünde olan Kaliforniya’daki Önerge 13 olayı, dünya için bir örnek olabilirdi. Fakat halkın aldığı kararın yanlışlığı, ekonomisini tamamen çökeltti. Referandumların yaygınlaşması, kararların deneyimsiz halk tarafından alınmasıyla parlemento sistemi yozlaştırıldı.

ABD gibi, eğitim seviyesi yüksek ve özgür bir toplumda iyi sonuçlar vermeyen referandum’ların ancak ütopik bir ortamda faydalı olabileceği deneyden geçmiş bir gerçektir.  Bu  deneyimler de, demokrasinin kendi kendisini yetirmekte olduğunu sonucunu doğurmuştur.

Bütün bu olumsuzluklar içinde, birçok konu için verilen ‘tek oy’ referandumu ise, ender rastlanan bir acubedir. Perlemanter rejimin çöküşünün ifadesidir.

Ütopik düşünce ortamı gerçek olsaydı, Demokratik bir sistemde referandum verimli olabilirdi. Referanduma uygar bir yöntem olarak bakanlara; hangi konuda, ne zaman, nerede, ütopyanın gerçeğe dönüşmüş olduğunu sorgulamak gerekir.

 

 

About The Author

0 Comments