Barak Hüseyin Obama’nın olanakları ve Ortadoğu batağı!

Bu yazı 23 Şubat Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi Strateji ekinde çıkacaktı. Fakat anîden Strateji ekini artık yayımlamamya karar verdiler ve yazım da yayımlanamadı.

 

Obama’nın seçilmesi, Demokratların başarısından ziyade, Afrikalı Amerikalıların zaferi olarak hatırlanacak. Herkezde büyük bir beklenti olsa da şimdiden engebeler beliriyor, dört bakan adayının çürük çıkması iyi başlangıç değil.

Obama ABD içerisinde vaad ettiği değişikliklerin bir kısmını gerçekleştirebilse de, uluslar arası ilişkilerde durum çok şüpheli. Nekadar öngörülü, iyicil ve kararlı olursa olsun:

  • Amerika’nın çıkarları için kurgulanmış yoldan sapmaya yeterli mi?
  • ABD’nin kuruluşundan beri var olan, çıkarlar ile ilkeler arasındaki çelişkiyi kırılabilir mi?
  • Vaadleri BOP’ni değiştirirse, vatanının belirlenmiş çıkarlarıyla çelişkiye düşmez mi?
  • Müslümanları yumruklarını açmaya çağırırken, kendisi emperyalizmim yumruğunu açmak yeteneğinde mi?
  • İçeride, Uluslararası güçte kartellerin çıkarlarına karşı, halkın çıkarlarını ön plana almayı başarabilir mi?

 

Ekonomik kalkınma paketinin başarılı olamayacağı inancı hâkim. Herşeye rağmen, varlıklı ve güçlü Amerika birkaç yıl içinde toparlanabilir. Ancak, istenen sonuçların alınmaması veya geçikmesi, Obama’nın elini içeride zayıflatmakta kalmaz, dışarıda etkin olmasını önler. Başarısızlıklar başlarsa, halkın büyük tutucu sınıfının beyaz olmayan başkanı ‘karalamak’ istemi, eleştirileri ölçüsüz düzeye taşır ve zaten değişmesi imkansıza yakın olan dış ilişkilerdeki etkinliğini de zayıflatır.

Bütün bu olasılıklar bir yana, herşeyin kampanya sırasında vaad edildiği gibi yolunda gittiğini varsaysak bile, ABD’nin çıkarları için yıllardır uygulanan planalar değiştirebilir mi?

 

ABD’nin BOP’sinin, Irak’ın bölünmesi, Büyümüş Lübnan, Kuzey Irak Kürt bölgesi ve Güneydoğu Türkiye üzerinden, Büyük İsrail hayâlini kapsadığı, su yüzüne çıkımaktadır. Arap yarımadasının ve ülkelerinin, dolayısıyla bütün kaynaklarının  kontrolü projenin hedefidir.

Proje içerisinde bağımsız bir Filistin devletine yer verilmemiştir.

İsrail’in genişlemesine, Türkiye, merkez AB ülkeleri ve Rusya sıcak bakmayacaktır. İran’ın da böyle bir olasılığa karşın, nükleer güce erişmekten vaz geçemesi beklenemez.

Geçmişte çok isabetli düşünceler üreten George Friedman’ın Türkiye’nin geleceği hakkında, İslam ülkeleri liderliğinde büyüyerek güçleneceği  tahmin’i, hayret veriyor. Friedman Türkiye’yi Hantington’un islamlaştırdığı gözle görerek  yola çıkıyor. Şayet Atatürk sağ olsaydı bile, genişleme arzusunun, Lozan’da yarım kalmış Kerkük sorununu haletmekten ileri gitmeyeceğini ve onun, “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini, Friedman unutuyor. Üstelik, böyle bir galişme BOP’ne de ters düşüyor.

Medya, ekonomisinin, filim/propaganda senayisinin, oldukça çok kısmı Amerkadaki Musevilerin elindeyken, İsrail’in çıkarlarının Amerikanın çıkarlarından ayrılması düşünülemez. İsrail/Filistin sorununa çözüm getirmesi için delege olarak deneyimli George Mitchell seçilmiş olsa da, ilk başarısızlığı burada belirecektir. Geçmiştekilere benzer bir gerişimin, 60 yıllık oyalamadan  ileriye gitmesi İsrail’in şimdiki beklentilerine aykırıdır.

Şayet Obama, ikmâl yolları talibann elinde olan Afganistan’da ve Pakistan’da daha fazla bulaşırsa, Irak’tan beter bir batakta, başarısızlığa uğrar. Ulusları parçalıyıçılığıyla bilinen Richard Holbrooke’un özel temsilci seçilmesi çelişkidir ve zorluklar artacaktır.

Obama’ya en büyük sürprizi de, şayet Türkiye’ye BOP’nin son safahasını zorlarsa, karşılaştığı sıkıntılar olur. Soykırım oylaması ilişkilerin rengini belli eder.

Obamanın Ortadoğudaki ümitleri BOP ile çilşkidedir. BOP’nin başarısı ve davamı, İsrail’in varlığı, İran ile olan karşıtlığın çözülmesine mânidir. Bu nedenle İran’da da Amerikanın beklediği anlaşma olanaksızdır. Hillary Clinton başarılı olamaz. İran nükleer silahlara ergeç erişecektir.

BOP’nin Büyük İsrail kuruluşuna en etkin karşıt Rusya ve İran olması, AB temel ülkelerinin de buna soğuk bakması, Türkiye’nin elini güçlendirir, ABD’nin işini zorlaştırır.

Afrika ve Müslüman kökenli Obama’nın, değişiklik görüşünü ve arzularında samimi olduğunu kabul etsek bile, Ortadoğu’da başarısı olası görünmemektedir.

Mitchell’in Afrikaya gönderilmesi, soykırıma son vermek, insanî şartları geliştirmekle  daha verimli olabilir ve Çin etkisini kırmak için de, faydalı olurdu.

Zaten araya sıkışmış olan Suriyenin Batı’ya bağlanmasında Mitchell belki başarılı olabilir.

Küba’yı Batı bloğuna çekmeye mani olacak, Güney Amerikada Chavez taraftarlarının güç kazanmış olmasıdır. Kampanyası sırasında Amerika’nın tutucu çoğunluğunun Obama’yı Sosyalist olarak belirlemeye çalışması, bu ülkelerle anlaşmaya gitmesini zorlaştıracaktır. Bilhassa ilk döneminde böyle bir girişim beklenemez. Friedman, ABD boyunduruğunu kıran Güney Amerika ülkeleri, Chavez’in yarattığı başlangıç ile gelişmeye devam edip, 21. yüzyılın bir gücü olarak yükseleceğini tahminde haklıdır. Obama yönetimi de bu yönde hiç bir değişiklik yapamaz.

 

  1. yüzyılda Dünya’nın sorunu Ortadoğu’dadır. 26 Ocak ve 09 Şubat Stratejide çıkan yazılarımı hatırlamak ve 16 yıl önce Bill Clinton seçildiğinde Beyaz saraya gönderdiğimiz benzeri önerileri tekrarlamakta yarar var:

Hamas’ı kınarken, İsrail’i kınamamak doğru olmaz. Hamas, Gazze halkının esaret ve sefaleti nedeniyle var olabilmektedir. Kendilerini koruduklarını idda eden Hamas ve İsrail yerine, 60 yıldır çözüm getirmeyen ABD/BM suçlanmalıdır.

İsrail’in emniyete ve huzura erişmesi, Ortadoğuda sulhun yerleşmesi, ancak bağımsız bir Filistin devletinin Gazze’de kurulmasıyla başlayabilir. Böyle bir oluşum Batı’nın iknâ elini güçlendirir.

Obama yönetimi şayet 3. Dünya savaşına mâni olarak tarihte bir iz bırakmak istiyorsa, ve Müslüman/ Hiristiyan gerginliğini yumuşatmakta arzuluysa:

  • Gazze’yi, bağdaşık olmayan Batı Şeria ve kukla hükümeti ile birleştirmekten vaz geçmeli,
  • Öncelikle, Gazze sorunlarını kendi içinde çözmeli,
  • Gazze’den ambargoyu kaldırmalı,
  • İsrail ablukası kalkmalı, BM korumalarını asâyişi sağlamalı,
  • Deniz ve hava sahasını kullanıma açmalı,
  • Doğal gaz kaynaklarını kullanma haklarını tanımalı,
  • Gazze Filistin devletini ve halkını refaha kavuşturacak yöntemleri almalıdır.

Gazze hudutlarının, 1947 kuruluşundaki hudutlara döndüğünde(1) ve Senai’den biraz ilave yapıldığında, Gazze bölgesinde özerk bir Filistin oluşabilir. Batı Şeria sorun olmaktan çıkabilir.

Gazze’nin doğal gaz kaynaklarını yararlanması mali bakımdan büyük destektir. Gazze’nin yeniden inşâsında, bilhassa son olaylardan sonra, Türk yapı şirketlerinin kullanılması yerindedir.

Gazze devlet ve milletinin kendine yeterli ve hür olabilmesi uzun vadede İsrail için kaçınılmaz bir ödün, yapıcı bir yaklaşımdır. Bu durum gerçekleştiğinde, en çok huzura kavuşacak olan da İsrail’in ta kendisidir.

Üvey kardeşler arasındaki kavkaganın, hiç değilse kısmen sona erdirilmesi, olumlu bir birleşik yaşamın başlangıcı, temeli olur. Delege George Mitchell’in bu yönde çalışması arzu edilir.

 

1945 yılından beri bizi uygun gördüğü cüppeye sokmaya girişmiş ABD’den, Obama geldi diye değişiklik beklemek boşunadır. BOP tamamlanması Türkiye’nin parçalanıp, Batı’ya biat etmesidir. Türkiye, Batı dünyasının emperyalist boyunduruğundan kurtulmak, bir an evvel bağımsızlığını elde etmeyi başarmak zorundadır. Aksi halde, satranç tahtasında verilmeye uygun bir pion olmaktan kurtulamaz. Değişim başladığında ilk harcanacaklar da, şimdiye kadar kolaylıkla istediklerini yaptırdıkları olacaktır.

Yukarıdaki karmaşa içindeki çıkarlar dünyasında, başkasına bel bağlayan kaybeder. Türkiye’nin kayıplarını geri alması için çok az vakti kalmıştır. Bekleyenler, şimdi var olan fırsatları da kaçırırlar. Ne kararmış ne de aklanmış CHP, tepeden aşağıya yenilenmeden, demokratik bir başarı şimdilik olanaksızdır.

 

  • 26 Ocak Strateji ekindeki yazımdaki harita.

 

Turgut A. Karabekir, Y.M., AIA

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments