Emperyalizm’in başarısı!

Cumhuriyet gazetesi, Strateji ilavesi, Sayfa 5 , 15 Eylül 2008

 

Çıkarlar uğruna demokrasinin, insan hakları ve hukukunun yozlaştırılmasıdır.

Kürreselleşme örtüsü altında, sömürünün evrensel boyutlara erişmesidir.

Enerji gereksinimlerini karşılamak için, süpergüçlerin herşeyi mübah görmesidir.

 

En çok varlık sahibi Batı, özellikle ABD, refahlarını korumak için yozlaşmaya neden olurken, ekonomik çıkarlar enerji kaynakları bol olan Ortadoğu ülkelerini de ön plana çıkardı. Enerji gereksinimi, yüzyılların Müslüman ve Müslüman olmayan ayrılımını geri getirdi ve Samuel Hantington’un değimiyle, toplumlar arası savaşa dönüştürdü.

Ortadoğu ülkeleri kendilerini bekleyen tehlikelere hazırlanmak için, süpergüçlüğünü korumaya çalışan ABD’nin çıkmazını gerçekçi olarak değerlendiremiyor.

 

30 Haziranda çıkan yazımızda tükenir enerji kaynaklarının bu yüzyıl içinde yetersiz kalmasının yansılarını incelemiştik. Şimdi ABD’nin neden Ortadoğu’dan ayrılamayacağını irdeleyeceğiz.

Batı’nın Ortadoğu politikası, yani BOP, nufusunun yüzde doksanbeşinin Müslüman olmasının yanında, Ortadoğu’nun üç önemli değişmezine dayanmaktadır:

  • İsrail’in varlığı,
  • Petrol’ün varlığı,
  • Bölgede suyun azlığı.

Yaklaşık onbeşmilyon Musevi nufusunun yarısı ABD’de yaşıyor ve Batı’da yaşayanların çoğunluğu, ekonomiye, basına ve medyaya büyük ölçüde hâkimler. Diğer yandan, İsrail devletinin elli yıllık varlığı somut bir gerçek. Gerek insanî nedenlerle, gerek uluslararası hukukî nedenlerle, İsrail’in varlığının değişmesi de söz konusu olamaz, olmamalıdır. Aksini söyleyenler dâhil, bunu herkez biliyor.

Süpergüç ABD’nin çıkarları ile İsrail’in çıkarları örtüşüyor. Hernekadar İsrail kendisini korunma gücüne sahipse de, bunu dış yardımsız devam ettiremez. Çok uzakta olmasına rağmen, en yakın müttefiki olan ABD’nin de hiçbir nedenle İsrail’i yanlız bırakması düşünülemez. ABD’nin yüzyıl’ın yeni şartlarında İsrail’i koruyabilmesi de, Ortadoğu kaynaklarını kontrolü de, ancak bölgede varlığını sürdürmesiyle başarılabilir.

ABD bu nedenle Irak’ı işgal etmiştir, Ortadoğu’dadır ve orada kalacaktır. Bu nedenlerle BOP uygulaması devam etmektedir ve devam edecektir. Batı’nın beklentisi diğerlerinin senaryoya uyum sağlamasıdır. Bu uğurda, bütün oyunları, milyonlarca insanının yerinden olmasını, ölmesini, hudutların değiştirilmesini, ülkelerin yok olmasını veya yeniden kurulmasını, gaye yolunda doğal sayıyorlar. 21. yy’da Batı ekonomisinin üstünlüğü ve refahının devamı için, kaçınılmaz uygulamalar olarak değerlendiriyorlar. Acı gerçekler ise, insanların çektiği cefa, planının kaçınılmaz ayrıntıları olarak göz ardı edililiyor. Demokrasiyi, insan haklarını ve hukuku ayaklar altına alırken, süpergüçler arası ekonomik savaşın herşeyi mübahlaştırdığını düşünüyorlar.

Bölgedeki ülkeler bu gerçekleri yok sayarak geleceklerini planlayamazlar.

 

Yıllardır barış arama çabası olarak yansıtılan girişimlerin hızlanması BOP’nın devamıdır. İran’a yönlendirilen tehditler, Suriye ile girişilen flört, komşu ülkelerin taşaronluğu, politik bir kayıp vermeden, başkasının sırtından yol almak, iskandil atmak yöntemleridir. Gaye, İran oyalanırken, Suriye’yi Batı bloğuna çekerek, İsrail ve kurulmakta olan Kürdistan üstünden, İsrail-Hazer ekseninin iki önemli ayağının tamamlanmasıdır. Bu sayede Hizbullah’ın etkisinin de gittikce azalması beklenmektedir.

Kuzey Irak İran hududunda oluşturalmakta olan ABD hava alanı ve askerî yerleşimi ile İsrail korunmaya alınacaktır. Irak’ta devam ettirilecek olan ABD’ne bağımlı hükümetlerin varlığı ile Irak petrolünün ve zaten ABD göbek bağlı diğer Arap ülkelerinin petrolünün batıya akması garantilenecektir. Bunun için gereken, Kuzey Irak’ta tutulacak, 50-100 bin arasında ABD gücünün varlığı olacaktır.

 

Bu yüzyıl içinde perol kadar, hatta ondan daha da önemli olan, su kaynaklarıdır. Ortadoğu’nun, özellikle Irak bölgesinin suyunun çoğu Türkiye’den geliyor. Bu nedenle BOP’yi uygulayanlar, AB aracılığıyla Türk ırmaklarının  Batı’nın kontrolüne verilmesine çalışıyorlar. Ortadoğu ve İsrail için hayatî önem haline dönüşecek olan bu gereksinim için, petrolde olduğu kadar, hatta daha vahim çarelere de baş vurulması çok uzak bir olasılık sayılmaz. Yeni Ortadoğu haritası doğu Anadolu’yu ayırarak, olası petrolü ve ırmakları da elde etmeyi hedefliyor. BOP’nın gözü Fırat ve Diçle nehirlerinde, Gap’ta, ve doğunun kaynaklarındadır. Daha bügünden verimli topraklarımızın Batı’ya petrol sağlayan çöl ülkeleri tarafından kullanılması gündemdedir. Bu arzular ve 1998 yılında kabul edilen Türkiye Hakkında Avrupa Stratejisi başlıklı Avru Parlementosu kararının (A4-0432/98) gayesi BOP doğrultusundadır ve bölgedeki gelişmelerede Batı gayelerine örnektir.

İran üzerinde oynanan oyunlarda, Pakistan’a ilave olarak, Hindistan’ın nükleer silahlara sahip olmasına ses çıkaramayan Batı, kendi kurallarına uyamamakla elini zayıflatmıştır. ABD’nin maddî ve askerî olanakları kadar, içindeki olumsuz esintileri nedeniyle İran’a bir saldırısı mantık dışıdır. İsrail’in güvenliğini de çok büyük tehlikelere açık bırakacaktır. Bu aşamada ana gaye artık İran’ı bir ölçüde kontrole alabilmek ve yatıştırmaktır. Diğer yanda, hernekadar Rusya İran’ın nükleer güce erişmesini istemese de, kenarda kaldığında, Çin’in İran’a destek vererek petrol kaynaklarına erişebilmesini de istememektedir. Bu nedele, İran’ın Çin ile işbirliği yapmaması, ABD için olduğu kadar Rusya için de önemlidir.

Enerji gereksinimi karşılama örtüsü altında İran’ın nükleer yapıma erişmesi beklenmelidir. Irak ABD işgalinde, ve Batı’nın öngördüğü yönetimlerle kalacak, görünüşde bölünmese bile, gerçekde K. Irak Kürt bölgesi ABD himayesinde etkinliğini koruyacaktır. Irak uzun zaman için egemenliğini kaybetmiş olarak kalmak durumuna getirilmiştir ve kısa vâdede hiçbir seçeneği kalmamıştır. Özellikle İsrail’in kurulmakta olan nükleer tesisi bombalamasından sonra, Suriye Batı bloğuna bağlanmak zorunda olduğunu anlamıştır. Lübnan ve Ürdün’ün zaten Batı bloğuna bağımlıdır. Hernekadar İran Hizbullah kozunu oynamakta devam etmek istese de nükleer şartlar bu etkinin zayıflaması yolunda gelişecektir. Hamas’ın ise yakın gelecekte bir anlaşmaya razı olması pek parlak görülmüyor. İsrail’in doğu bölümünde, İsrail yerleşimleri ile delik deşik olmuş bir konumda, Batı’ya bağımlı bir Filistin kurma oyunu da sürüp gideceğe benziyor.

 

Bütün dünyada olduğu gibi, Ortadoğu’da da, enerji bağımlılığında olan ülkelerin bölgelerinin süper güçleri mandasına girmeleri şimdiden kaçınılmaz olmaktadır.

Türkiye’nin de aşağıdaki sorunlar çerçevesinde geleceği ile yüzleşmesi için çok az zamanı kalmıştır:

  • Bütünlüğünün korunması,
  • Kendisine yeterli hâle gelebilmesi,
  • Eneji gereksinimini dışarıya bağımlı olmadan karşılayabilmesi.

 

Dünya süpergüçleri yarışı, ve Ortadoğu’nun karmaşası içinde, staratejik ortaklıklarla taraf tutan ülkeler, şayet bağımlı iseler, seçenek hakları olmayacak ve peykliği kabul etmiş olacaklardır.

Gereken, bölge güçleri gayelerinde daha başarılı olmadan, hiçbir süpergüçle ortaklık hatasına düşmeyerek, herkezle iyi ilişkiler kurmakla yetinmek olmalıdır. Bunu da ancak kendi ayakları üzerinde durabildiklerini kanıtlayarak başarılabilirler.

BOP’nın kaçınılmaz gereksinimlerinin kendi üzerlerindeki etkilerini bugün yanlış değerlendirenler, yarın kendilerinin de esarete düşebilirler. Kırmızı çizgilerini tutamayanlar, bugünden bütün çıplaklık ve açıklığıyla, kesin, etkin ve değişmez olarak bildirmek cesaretini gösteremeyenler, daima vermek zorunda kalabilirler.

Kişisel çıkarlar son an’a kadar gözlerini karartırsa, enerji gereksinimi ve ekonomik baskı ile bağımlılık, onları yeteneksiz bırakacaktır.

  1. yüzyıl’da egemenliği korumanın yegane yolu, öncelikle enerjide, sonra da gıda da, bağımsız olmaktır.

Yalınız etkin askeri güce sahip ülkeler emperyalizme karşı bunu başarabilmek durumundadırlar. Türkiye de bunlardan birisidir. Fakat sorun, hükümetlerin doğru kararları vaktinde alıp alamayacaklarıdır.

 

 

Ali Turgut (Turgut A. Karabekir)

turgutk@gmail.com

 

About The Author

0 Comments