Özdemir İncenin Kastro yazısı hakkinda

Sayın Özdemir bey:

Size karşı olan saygımı ve verdiğim değeri evvelce belirmiştim. Bunda bir değişiklik olmamakla beraber, Fidel Castro için yazdığınız yazı için birkaç noktayı dikkatinize getirmeme müsade ediniz. 22 yaşında bir gencin hissiyatını da anlamıyor değilim. Ben o yıllarda 30 yaşındaydım ve ABD’ye yeni gitmiştim.

Aşağıda Fidel Castro’nun başkanlığı bırakması üzerine yazdığım ve henüz yayımlanmayan bir yazımdan birkaç paragrafı kopyalıyorum.
Anlayışla karşılayacağınızı ümit ederim.

Saygılarımla,

Turgut Karabekir

(…………………. Castro’nun, yakın komşusu ABD gibi büyük ve güçlü bir ülkeye yarım asırdan fazla baş kaldırabilmesi, ülkeyi emperyalizmin elinden kurtarması, takdir edilecek yönüdür. Ancak, Castro’nun yapılması gerekeni yanlış yoldan uyguladığı da izlenmektedir. Ülke emperyalistlerin sömürüsünden kurtarıldığında, rejimin diktatörlüğe dönüşmemesi ve Castro’nun ABD’ye olan kininden ötürü tuttuğu yol nedeniyle, halkını ezmemesi arzu edilirdi.

Castro’nun yaptıkları ile bugün Venezüella’da Chavez’in yapmaya çalıştıkları arasında büyük ayrılıklar vardır. Hernekadar Chavez bir diktatör ise de, halen hem emperyalistlere karşı koyabilmesi, hem de kaynaklarını halkın yararına kullanması, onu bir kurtarıcı olarak görmemize şimdilik yeterli olmalktadır.
…………………. Türkiyeden Castro’ya gönderilen “…….. yarım asırlık bir dönem boyunca Küba halkına ve uluslararası siyaset yelpazesine getirdiğiniz seçkin katkıları……”. sözleri, ne yazık ki gerçekleri yansıtmıyor. Castro’nun Stalinden aşağı kalmayan uygulamalarda bulunmuş olduğu unutuluyor.

Thomas Jefferson; Hükümetler halktan korkarsa, bu hürriyettir. Halk hükümetten korkarsa, bu istibdattır, demişti. Küba’da halk hala korku içinde yaşamaktadır. Kübadaki rejimi sosyalist reform ve sosyal eşitlik devrimi olarak değerlendirenlerin daha derinlere bakması gerekiyor. Uluslararası ortamda yanlış kişilerle saf tutumak yalınız tutanı değil, onun mensubu olduğu toplumu da küçültür. Hele bu tür öğmeler hiçbir neden yokken yapılırsa!

Büyük lider arayışında Napolyon ve benzeri diktatörleri yükseltmek yerine, Atatürk gibi, sosyal birlik, adalet ve sulh’u gaye edinerek başarıya erişmişleri değerlindirmek doğru olur.

Küba’da Atatürk’ün yaptığı gibi bir devrim yapmak Castro’nun erişebileceği bir seçenekti. Kübada şartlar buna Türkiye’dekinden çok daha elverişliydi. Bilgi, para ve eğitim 1920 Türkiyesinden çok daha ilerideydi. O istibdat ve diktatörlüğü seçti.

Bunları unutmamak ve diktatörleri yükselterek, Sosyalizmi, Sosyal düzeni ve Demokrasiyi lekelememek gerekiyor. ………………..)

About The Author

0 Comments