Emperyalizm kıskacında strateji yokluğu

 

Türkiye, irticânın, yobazlığın, aymazlığın ve gerici/dinci (dindar değil) siyasetin simgesi olarak isimlendirilen, bir bez parçasına odaklandırıldı. Sivil darbe ordudan başka bütün kurumlarda gerçekleşiyor. Ayrıntılarda vakit geçerken, bez parçası sanki gözlere bağlanmış gibi gerçekleri örtüyor. Yılılardır katkısı gerekirken olanlara ilgisiz kalan halk, ikiye bölünmenin vahâmetini şimdi anlamaya başlasa da, pusulasız gemi gibi, yönsüz kalmış, kaderini belirlemek yeteneğini kullanamıyor.

 

Hukuk devletlerinde, halk ve muhalefet beraber hareket ederek yozlaştırılan milli ilkeleri korumayı başarabilirler. Yurdumuzda birçok defa bu gereksinim doğduğunda askerî darbe olması, milli çıkarları ve Atatürk ilkelerini koruyabilecek, güvenilir bir muhalefetin olmaması ve  baştakilerin Batı’nın isteklerine boyun eğmeleri olmuştur.

Çağdaş ortamda tek parti sistemi önerilemez ise de, çok partili sistemlerin demokratik sonuçlara erişemediği izleniyor. Yıllarca çok parti sisteminde etkin ve kalıcı bir hükümete kavuşamamış Fransa örneğinde, parti çıkarları yerine memleketin çıkarlarını koruyacak koalisyonların oluşamaması, doğal hale gelmişti. Türkiye de batıya bakarken okyanusun ötesinden örnek alsaydı, bügünki sıkıntılara düşmezdi.

Şayet son seçim ABD’de olsaydı, AKP’nin karşıtı olan parti yüzde 53.3 ile seçimi kazanmış, halkın irâdesi yerine gelmiş olurdu. Zaman zaman, 1992’deki Ross Perot’un reform Partisi ile deneyi gibi, üçüncü bir parti çıksa da, iki partinin hâkim olduğu ABD’de, seçimlerin çoğunda oy farkı bizdekinden çok azdır.

Bu kapsamda, son seçimleri AKP’nin kazanmadığı, parçalanmış muhalefetin kaybettiği görülür.

 

Bağımlı basın muhalefetin yokluğundan yakınamıyor. Hür basını izleyenler de sonuç alınmamasından bıkmış, çok şeyi zaten okumuyor. Hür TV’de konuşulsa da, gecenin geç saatlerini bekleyip dinleyen çok az. Okuyanların da, dinleyenlerin de çoğu zaten durumun felâketini bilenlerden oluşuyor. Onların bilgileri de örgütsüzlükten geniş bir kitleye yayılamıyor. Söylenen ve yazılanlar daha fazla okunup dinlense bile, bir avuç insanın 72 milyonluk ülkeyi kurtarabilmesi olanaksız.

  • Hür basın, hür TV ve bilincli halk, muhalefetin yokluğundan doğan boşluğunu dolduramıyor,
  • Hür basının ve hür TV’nin yok olmaya yaklaştığı bir ortamda,
  • Atatürk ilkelerine bağlı, emperyalistlere bağlanmamış, etkin bir muhalefetin olmayışı, yurdu çok vahim sonuçlar doğru sürüklüyor.

Gazetelerden anımsayalım:

Devlet Bahçeli politikayı bırakıp evine gittiğinde üzülmüş, Türk siyasetinin ciddi bir insanını yitirdiğini düşünmüştüm. Bu seçimlerden önce de “dinci devrime” karşı olan kimi yazarlar, CHP’ye eli varmayanların Me Ha Pe’ye oy vermelerini istemişlerdi. Hepimiz pişmanız. Dün de, Me Ha Pe’ye oy vermiş kimi okurlarım bilgisayarıma “Elimiz kırılsaydı” diyen mesajlar gönderiyorlardı. Ne yapacaksınız?..” (Bekir Coşkun, Hürriyet, 25 Ocak 08)

 

Bu böyle gidemez…  Gitmemeli…  Türkiye’nin kaderini AKP’ye teslim etmemeliyiz.(”Mustafa Balbay, Cumhuriyet, 25 Ocak 08)

 

 CHP’ nin Türkiye’ ye, Türkiye ‘nin CHP’ ye gereksinimi var!.. Toplum bunu biliyor!.. CHP hâlâ kısır çekişmelerle, Türkiye ‘nin yaşadığı gerçekleri göremiyor… Umutla umutsuzluk , yaşamla ölüm!.. Laik, demokratik rejimi koruyacak olaylara sınıfsal ve ekonomik temelden bakacak bir siyasal erk Türkiye’ nin kurtuluşu olacak bence…  Ama nasıl?.”( Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet, 25 Ocak 08)

 

“CHP’nin Nisan ayında gerçekleşecek kurultayında yenileşme ve yeniden yapılanma olmadığı takdirde, Biz Kaç Kişiyiz Platformu’nun bir siyasi partiye dönüşmesi yönünde karar aldık. …….”( Tuncay Özkan, Milliyet, 31 Ocak 08)

“Bilginize, kültürünüze ve dürüstlüğünüze hiç bir diyeceğim yok. Ama doğrularınız sizinle sınırlı, Türkiye’ye ve CHP’ye hiçbir doğrunuz yansımıyor. Kültürünüz ve birikiminiz sizden başkasını aydınlatmıyor Sayın Baykal. Tam tersine: Sadece CHP’yi söndürmüyor, laik Türkiye’yi ve çocuklarının geleceğini karartıyorsunuz.! ……….. Türkiye’nin sorunu dinci faşizm değil, dinci faşizme karşı laik ve demokratik çare üretmeyen, çözüm önermeyen, yıkılışa seyirci kalan CHP’dir……CHP’yi parti içi demokrasiye, taze kana, yeni katılımlara, yenilenmeye kilitleyen Deniz Baykal ve zekâları, yerlerinde kalmak kurnazlığından ibaret, bencil muhteris kurmaylarıdır. Türkiye’nin ölümcül hastalığı, iktidar varlığında değil, muhalefet yokluğundadır. ……..  mecliste cismi var fikirde ismi yok DSP de, hezimetin ortağıdır. Ama asıl büyük hezimet, muhalefet analığında hiçbir ışık, umut, gayret, çözüm üretmeyen; bırakın atılım, direnç bile gösteremeyen CHP’nin eseridir. ….( Mine Kırıkkanat, Vatan, 29 ve 31 Ocak 08)

 

“……Cumhuriyetçi demokratik güçler, iktidara ve dinci düzenine karşı, artık her alanda örgütlenmek ve toplumu örgütlemek durumundadır. Ne yazık ki CHP ve yönetimi, toplumu orta vadeye göre örgütlemekte, seferber etmekte, seçimlere hazırlamakta uyuşukluk-politikasızlık içindedir. Televizyonlarda demeç vererek ve etkili konuşmalar yaparak, hiçbir yere varamayacaklarını göremeyecek kadar büyük bir beyinsel tembellik içindeler. Toplumdaki dinamizm ise, CHP’yi çoktan aşmıştır; insanlar lidersizlik ve örgütsüzlük acısıyla isyan halindedir. Şimdilik bazı demokratik örgütlerle kendini miting alanlarında dile getiriyorlar! Fakat miting düzenlemek yeterli değildir. En azından, bugün kendi düzenlerini kuranların yöntemlerinden öğrenmek ve durmadan yeni muhalefet biçimleri geliştirmek zorundadır……” (Orhan Bursalı, Cumhuriyet, 10 Şubat 08)

 

“Bu gerçekleri halka anlatmak için coşkulu ve güçlü bir seferberliğe gerek var… Peki,CHP nerede?..”(İlhan Selçuk, Cumhuriyet, 13 Şubat 08)

 

MHP’nin AKP’yi desteklemesi, CHP’nin etkinsizliği, muhalefetsizlikten doğan boşluğu büyütüyor. Muhalefetin zayıflığı ikdidarları güclendiriyor. Zayıf kalması istenen muhalefetin yapısına nezaman söz söylense, ‘CHP’yi yıpratmaya çalışıyorlar’ propagandası ile, hür basının susturulması sağlanıyor. Etkin ve saygın bir muhalefetin, hür basının yokluğu ve yönetimin tekel’e dönüşmesi, Demokrasiyi de yok ediyor. Bu durumda:

  • Bağımlı basının kurgusu, muhalefetin yokluğunu kabullenmek olabilir,
  • Hür basının ise, bütün gücüyle etkin bir muhalefeti yaratmaya çalışması beklenir,
  • Türkiye’nin hızlı değişimini durdurmanın, çağdaşlığa döndürmenin yegane yolu, ancak birleşme ile başlayabilir,
  • Gereken, ana muhalefet partisi CHP’nin, tamamen yenilenmesini sağlayarak, partiden kaçan değerlerin geri gelmesi ve tek bir cephe oluşmasını sağlamaktır.

Halkın güven ve desteğini alan, gençlere fırsat tanıyan, güçlü ve etkin bir muhalefet olmadan da, dıştan ve içten uygulanan, altmış yılın çalışmasıyla ortaya çıkarılan,emperyalist icadı ılımlı İslam ismi altındaki hareketinin önüne geçmek mümkün olmaz. Laik Türkiye Cumhuriyeti, Türk İslam devletine dönüşür.

Dışarıya bağımsız, laik, Atatürk ilkelerine bağlı, domokratik yeni bir yönetime dayanan CHP hayata geçirilmezse, Türkiye çıkarlarını koruyabilecek güçte bir muhalefeti yaratmak olanağı, bugünki şartlarda mevcut değildir. Yeni partiler kurmakla, zaten yetersiz olan birlik bölünür, AKP daha kolay kazanır.

 

Cumhuriyetimiz bir kavşaktadır. Hür basına ivedelikle düşen görev:

  • Muhalefetin yenilenmesine yardımcı olmak,
  • Yenilenen muhalefetin gereken yönteleri üretmesine yardım etmek,
  • Ayrıntıları bırakıp, eğitim, tarım, üretim ve  istihdam gibi hayati konuların üzerinde durmak,
  • Halka seçenekler göstermek olmalıdır.

 

Olanlardan AKP’yi suçlamakla yetinmek, başımızı kuma gömmektir. Suçlu yıılardır olanlara sessiz kalanlardır. Seçenek herzaman bizim idi, şimdi de bizim.

Emperyalizme ve yandaşlarına karşı, vakit geçmeden strateji yaratmak ve uygulamak zorundayız.

 

 

About The Author

0 Comments