İsimsiz

 

Yıllardır çöllerde kervan süren deveci ihtiyarlamış. Ölmeden evvel herkazle helallaşıyormuş. Sıra develerine geldiğinde:

Ben sizi yıllardır besledim, suyunuzu verdim, hasta oldunuz baktım, haydutlardan korudum, genede bir kusur ettimse af edin, hakkınızı helâl edin demiş.

Develerin en yaşlısı cevap vermiş:

Bize yaptığın zulm saymakla bitmez, bütün söylediklerini sana daha fazla yük taşıyabilelim diye yaptın, bir kere de bizi düşünmedin. Sıcak demedin, soğuk demedin, fırtına demedin, kendin korundun, bizi ortada bıraktın. Bunların hepsini affedebiliriz, amma bir merkebi bize kılavuz ettin, işte onu hiçbir zaman affedemeyiz, demiş.

 

Hikaye hikayedir, anlamı belli. Ben şöyle derim:

Deve haksız. Deve, hayvanların içinde en güçlü ve tehlikeli olanlarından, hatta kin güdenlerinden biridir. Çenesinin, boynunun gücü, çiftesinin pekliği, zekası dillere destandır. Öyleyse, yıllardır ufacık bir devecinin zulmüne niye katlandı, bir merkebin arkasında yürümeyi neden kabul etti? Bunları hazır yem yediği için yapmadı mı? Yaptıysa, suçlu yalnız deveci mi?

Şimdi siz de bundan istediğiniz anlamı çıkarınız.

 

Allahın düşünmek ve karar vermek yeteneğini verdiği insan, neden deve gibi hareket eder? Neden yaptıklarının kendi kusuru olduğunu kabul edeceğine başkasına yüklemeye yeltenir?

Kendini aldatmaktan hiçbir yarar çıkmayacağını yüzyıllardır öğrenmedi mi? Öğrenmeyecek mi?

Ölünceye dek, deveciye ve onun merkebine boyun mu eğecek? Geçmiş deneylerle akıllanmayacak mı?

Karar bizim.

 

 

 

About The Author

0 Comments