Tüğ dikti

 

Son yıllarda kemale ermek fırsatını bulan problemlerimizin neticesi olan Daniştay faciası sırasında Fransadaydım. Galatasaray yıllarımda bir nebze Fransız kültürü almış olmama rağmen onları bir türlü sevememişimdir. Kendini beğenmişliklerinden nefret ederim. Böyle düşündüğüm halde, her gitiğimiz yerde kültürlerini görmemek ve hissetmemek mümkün değildi. Onları takdir etmemenin ise büyük haksızlık olacağını düşünüyorum.

Uygarlık satın alınamadığı gibi, ben uygarım demekle de elde edilmiyor. Uygarlaşmak asırlar alan bir eğitim. Toplum bütünüyle aynı anlayışta olmadan uygarlığın etkilerini görmek de mümkün olamıyor. Görüldüğünde de, insan kıyaslama yapmaktan kendini alamıyor.

Otobüsümüz bir kasabanın dar sokaklarından geçerken otomobilini kötü park etmiş birisi yüzünden, geri geri gitmesi mümkün olmayan bir yerde sıkıştı kaldı. Şöförümüz bir tek defa kısacık bir korna çaldıktan sonra bir süre bekledi. Kimse gelmeyince yandaki evin kapısını çaldı, gene kimseyi bulamadı. Sonra gene beklemeye başladı. Otobüsteki Türkler otomobili biraz kenara itmeyi teklif ettklerinde şöför mani oldu. Bir süre sonra karşı evden birisi çıktı ve başka bir eve girerek otonun sahibini aradı. O da bulamadı. Başka birisi peydah oldu, ve o sokağın alt başında bir yere giderek nihayet elinde aletleriyle bir işçiyle beraber geldi. Bizim şöför ile oto sahibi arasında hiçbir konuşma olmadı. Adam otousunu çekti ve bizim şöförümüz ona ve diğer komşulara güler yüzle teşekkür ederek yoluna devam etti. Ne bir küfür ne bir surat ne bir kavga!!!

Bizde olsaydı ne olurdu? benim söylememe gerek yok, zaten siz tahmin ediyorsunuz.

Uygarlık budur, en ufaktan en büyüğüne kadar, şartlar ne olursa olsun, itidal ve terbiye ile olgunluğu sergileyebilmek.

Uygarlıktan çooook uzak bir yüzkarası olan Danıştay olayından sonra, basının hadiseyi örtbas eder şekilde ele alması, aman nalıncı katırlarını ürkütmeyelim tutumu, bazı yetkililerin, sanki hemen yeni bir askeri darbe olacak korkusunu yaratarak dikkati başka tarafa yönlendirmeleri, utanç verici olarak alımsanabilir.

Yargı sistemimizle oynanmasının sonucu olan bu saldırı tarihimize kara leke olarak geçecek bir yüzkarasıdır. Durumun yaratılmasına çanak tutmuş olanlardan hesap sorulmadığı gibi, olayı külleme yöntemlerine basının da ayak uydurması çok üzücüdür.

Yapan kim olursa olsun, kişi veya örgüt, esas suçlular bu ortamı yaratanlardır. Suç keçisi bulunsada temeldeki suçlular suçlu olarak kalacaktır. Düşünürlerden bunu saklamak, küllemek ile unutturmak, mümkün olamaz.

Nekadar acıdır ki, bugüne kadar kendi ihtiras ve hatâlarından ötürü kaybettikleri seçimlerden sonra, boyunlarının borcu olan, vatana karşı sorumlulukları olan, muhalefet vezifelerini bile yerine getiremeyenlerin eline düşmüşüz, ve onlardan medet umuyoruz!!!!

Hâlâ şahsi hırsları peşinde hazırlıksız olarak, sadece kuru ümit ve hayellerle, biz kazanacağız demek gafletini gösteren muhalefet partileri mensupları hiç mi vatanı düşünmüyorlar?

Gerek Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasının, gerek Danıştay faciasının, son kırk yıldır kök salmasına göz yumulmuş olan yobazlıktan cesaret alınarak yapıldığını bilmeyen varmıdır? Her gün bu acı olayın sorumluluğunun dini istismar edenlerin yüzünden olduğunu açıklamalarını ve bedelini ödetmelerini beklerken, ümitsizliğe kapılmamak mümkünmüdür?

Bu ümitsizlik, bu hayal kırıklığı içerisinde iken, muhalefet liderlerinin AKP ile el ele dostluk havasına bürünmeleri, her ne politik veya siyasi nedenlerle olursa olsun, tahammül edilemeyecek bir düşüştür.

Bu acı olaya, böylece muhalefet tarafından tüğ dikilmiştir.

Bakalım bunu çomaklayacak vatanseverler çıkacakmı?

Bakalım oyun yüzde almışbeşi nezaman artık yeter diyecek, ve hâlâ ortanın, sağını, solunu, ortasını arayarak en etkili  olacak bir toplumun yolunu tıkayan, Baykal’ın çekilmesini isteyecek.?

Bakalım oyumuzu verebileceğimiz bir cephe nezaman yaratılacak?

Vakit de geçiyor, daha nekadar bekleyeceğiz?

About The Author

0 Comments