Dumanlı Sonbahar

 

Mevsimleri kendilerine has güzellikleri, sıcağı, soğuğu, karı, yağmuru, ile belirlerken, sonbaharı da, yaprak dökümü ile bağdaştırabiliriz.

Havanın değişiminden mi, yoksa yaprakların dökülmeye başlamasındanmıdır bilmem, sonbahar bir hüzün taşır, bu belkide kışa yaklaşmanın beraberinde getirdiği isteksizliktir.

Yaprak dökümünü birçok yazarlar, şairler, hayatların son nefeslerini vermesine bile bağlamışlardır. Yaprakların dökülmesi çok höş bir görünüm yaratmasına rağmen, herhalde bir varlığın yok olmasınadan olacak, hakikaten hüzünlüdür. Hafif bir rüzgar ile, döne döne inerek, zemini, yeşil, kızıl, sarı, halıya dönüştüren yaprak dökümünün, bende çok tatlı hatıraları vardır. Amma burada konumuz benim hatıralarım değil.

Bodrum’da benim bir bakıma şansızlığım hep yamaçlarda oturmak oldu. Şimdiye kadar bulunduğum dört evden de Bodrum’un ovalarını, koylarını, dağlarını seyretmek zevkine varmak, aynı zamanda da, bereberinde gelen, acılarına katlanmak zorunda kaldım. Denize pisliklerin bırakılmasını, sel sularının onları çamur deryasına dönüştürmesini, ormanların yanışını, içim sızlayarak seyretmeye mecbur oldum.

Son evim Bitez’de, denize ve ovaya hâkim. Sonbaharın gelip havanın sabah saatlerinde o keskin serinliğe bürünmesi, rutubeti kalmamış bir parlaklık kazanması, doyulmaz bir görünüm getiriyor. Ben o tertemiz keskin havayı ciğerlerime doldurmaya doyamıyorum. Ben bunu yüksekte olduğum için yapabiliyorum, aşağıda, ovadakilerin ise durumu bambaşka.

Yaprak dökümü demek bahçe sahipleri için yaprakları toplamak demek oluyor. Toplanan yaprakları da yok etmenin gerektiğine sanıyorlar ve yakıyorlar. Yemyeşil ovada, o tertemiz billur gibi havada, yer yer dumanlar yükseliyor, rüzgar olmadığı için ovanın büyük bir kısmının üzerini bir ölüm örtüsü kaplıyor. Ovadakiler bu duman ile sabahı karşılamaya mecbur oluyorlar.

Bu konuda daha önce iki defa yazmıştım amma kimse aldırmadı, hiçbir önlem alınmadı, ziyanı yok ben gene, birşeyler oluncaya kadar yazacağım, bunun yöreye karşı olan borcum olduğuna inanıyorum.

Bahçenin bir kenarında kompost yığınları yaratmak çok az yer alan birşeydir. 1.5 metre çapında ve 1.5 metre yüksekliğinde örgü telden yapılmış bir kompost köşesini doldurmak için pek çok atık gerekir. Buraya konan atıklar, örneğin ot, yaprak, çimen kesiği, sebze artıkları, tavul kemikleri, balık kılçıkları, meyva artıkları ve benzeri şeyler. biraz rutubetli tutulduğunda çok zaman kendiliklerinden tahammür ederek iki yıl içinde kompost haline dönüşürler.

Torbayla satılan kompostun fiyatıyla karşılaştırıldığında bedava elde dilmiş olan bukadar kompostun bir servet olduğu meydana çıkar. Genellikle kompost yığınları yanyana ikitane yapılır. Bu suretle birisi gelişirken diğer gelişmiş olanı kullanılmaya hazır durumundadır. Ufak bahçelerde ölçüsü daha ufak olan iki tane yapılması da aynı işi görür.

Yarımadanın bütün bahçelik yerlerinde bol mikdarda atık meydana gelir ve hâlen bunların çoğu yakılmaktadır. Bu hem büyük bir ziyan hem de yöreyi kirletmek olduğundan bütün belediyelerin her türlü yakma uygulamasını yasak etmeleri yerinde olacaktır. Bu meyanda kendi çöplüklerinde de yakma uygulamamaları gerekir.

Belediyeler halka atıkların faydalı olarak kullanılabileceği hakkında bilgi verebilirler, ve yakmanın zararlarını da belirterek yeni bir uygulamaya başlayabilirler. Bu işlem neticesinde de bir uygar harekette daha bulunarak havamızı temiz tutmak gayretini göstermiş oluruz. Zaten bunu biz kendimiz yapmazsak yakında AB sevdası içinde bize zorla yaptıracaklardır. Çünki bu anlayış batıda otuz yıl evvel yerleşmiştir.

Yarımadamızın bütün Belediye başkanlarından bu konuda hassaiyet göstererek gereken grişimleri yapmalarını ve her türlü yakma uygulamasını yasaklamalarını rica ediyoruz.

About The Author

0 Comments