Cık, cak, ve ağlamak

Kendimi bildiğimden beri en çok duyduğum işlerin yapılacağını belirten, cık ve cak laflarıdır. Bir diğeri de herkezin iş işten geçtikten sonra sızlanmasıdır.

Cık, cak, yeteneksiz kimselerin iş başında olmalarından, ve yapamayacakları şeyleri, yapılacak, olacak gibi laflarla halkı uyutmalarından kaynaklanır.

En az duyduğumuz ise, yaptık, bitti ve tamamlandı, laflarıdır. Çok zaman bütün söylenenler zaten uyutma yöntemi olduğundan unutulur gider, diğerleri de plansız, alel acele göz boyamak için yapıldığından doğru dürüst olmaz, ve kısa zaman sonra tekrarlanması gerekir.

Halk bütün bu uygunsuzlukları, ilkellikleri, susup oturarak karşılamaya şartlanmıştır. Bıçak kemiğe dayanıncaya kadar bekler, olanlar olur, zarar ziyan, üzüntü felaket, rahatsızlık güçlük, birbirini kovalar, amma halktan sızlamak ancak iş işten geçtikten sonra başlar.

Son günlerde ulsal basında bile Marmaris ve Bodrum’daki hanutçuluk ve terbiyesizliğin, sarkıntıcılığın, turistleri nekadar rahatsız ettiği hakkında yazılar çıkmakta. Bu demektir ki biz bu konuda yıllardır konuştuğumuz halde, işi ciddiye almadılar, işmdi de cak’lar söylenmeye başladı. Başladı amma dillenmeye de başladık. Turistler şikayetci, işler bozuluyor, Bodrum hakkında olumsuz propaganda yapılıyor.

Bu olaylarda yetkililerin suçlu olduğu şüphesiz. Ancak halkın da bigâneliğini ve alâkasızlığını, esnafın bencilliğini, veya kayırma pisikolojisini, unutmamak gerekir. Bizlerin söylemesini biryana bırakalım, yıllardır hanutçuluğun yapıldığını aynı esnaf izledi, ya komşusu diye sustu, ya hemşerisi diye. Uygar bir yaklaşımla yanlışa mâni olmak yerine, ilkel nedenlere dayanarak sesini çıkarmadı. Sıra sızlanmaya geldi.

Olaya başka bir noktadan bakalım: Hernekadar yetkilileri mazur göstermeye niyetim yoksa da, yüzlerce iş yerinin önüne her an bir memur dikmekleri de beklenemez. Başkasına birşeyi neden yapmıyorsun demek çok kolay. Peki sen neden yapmıyorsun? Neden yanındaki komşun hanutçuluk yaparken durdurmuyorsun veya zabıtaya haber vermiyorsun?

Balık baştan kokar amma, gövde olmazsa baş da olmaz. Yâni halk kendi çıkarını korumak uygarlık ve yeteneğinde değilse, seçtiği yetkililer de aynı kalıptan çıkma olduklarından varılacak nokta değişik olamaz.

Yasaları uygulamak uygarlığın bir parçasıdır. Yasalara uymak uygarlıktır. Hakkını aramak doğal bir gerek olmalıdır. Bu hakkın varlığını ancak uygar bir kişi bilir. Uygulamasını da uygarlaşmış bir toplum yapar. Hak aramak kişi olarak yapılmaya çalışılırsa, bizimki gibi uygarlaşmamış bir toplumda, kavga çıkar. Anlaşma olmaz, konuşma olmaz, küfür kıyamet, tekme yumruk veryansın gider. Uygar ezilir, uygar olmayan kazanır.

Fakat beraberce hareket edilirse, işte o zaman uygarlık başlar, ve bütün toplum beklediğine erişmek şansını edinir.

Hanutçulardan kurtulmak için gizli kameralar koncakmış!!!!!! Bak sen şu işe. Acaba çarşı içinde konan kameraları nasıl gizleyecekler, herhalde sokağa çıkma yasağı olacak, kameralar duvarların içine gömülecek, kameraları yerleştirenler sırları ele vermesinler diye yok edilecek, kameraları izleyenlerin halkla teması tamamen kesilecek, hiçkimseye ceza yazamayan zabıta, kameradan fotoğraf basacak, delil olarak gösterip ceza yazacak. Bunu yaptı diye de hanutçuluk duracak. Güdürmeyin beni. Kameraların yegane faydası, onları koyacak olan müteahhidedir.

Kendimizi aldatmaktan vazgeçmezsek hiçbiryere varamayız.

Hanutçulardan kurtulmanın çaresi:

  • Halkın birlikde hareket etmesi,
  • Yanındaki komşusunun yapmasına engel olması,
  • Diğerlerinin de engel olana yardıma hazır olması,
  • Belediyenin de sivil kıyafette, Bodrum’lu olamayan, zabıta dolaştırması,
  • Tesbit yapıldıktan sonra derhal çok ağır cezanın yerinde yazılmasıdır.

Sızlanmayı bırakın, yetkinizi kullanmak uygarlığına erişin. Başka yol yoktur.

About The Author

0 Comments