Kusurlu ararsak

 

Kusurları başkasına mal etmek en çok başarılı olduğmuz bir ulusal hassamız. Bunun okadar çeşitli yollarını uygulamaya alışmışız ki, artık yaptığımızın yanlış olduğunun çok zaman farkında bile değiliz. Bu ışık altında beraberce halimize bir göz atalım.

Bodrum’un sorunları için benimle beraber birçok kişi uzun zamandır sabırla ve iyiniyetle, uyarmaya, yardımcı olmaya çalışmakta. Bütün gayretlere rağmen, Nisan’ın haftası geçtiği halde hâlâ, arıtma, su, elektrik, kanalizasyon, deniz kirliliği, olan ana sorunlarımızın bile aynı şekilde devam etmesine, bir de zamansız başlanan yol tamiratlarının hâlâ bitmemiş olması eklendi.

Biz bu işlerin programlı olarak yapılmasını kimden bekliyoruz? Genel olarak Belediye diye adlandırdığımız, belediye başkanından, belediye azalarından ve belediye halk temsilcilerinden. Bütün beklentimize rağmen işler yürümüyor ve neticede kolaylıkla biz onları suçluyoruz.

Hakbuki bir derin nefes alıp, kafamızı sorumluluğu aktarma kumundan çıkarıp, gözlerimizi açsak, esas suçluların temelinde halkı bulmamız gerekir. Belediye reisi şunu, bunu, yapmadı diye yaygarayı basmak yerinde amma, yeterli değil? Birkere onu secen halktır, hem de çok kere ikinci kere de seçer. Belediye meclisi azalarını seçen de aynı, halk temsilcileri de keza. Peki bunların ne kapasitede olduğunu bilerek seçtiysek nasıl olurda yapabildiklerinden daha fazlasını isteyebiliriz? Herhangi bir kişi veya grup, bekleneni yapamadığını belirlemişse, artık tekrar tekrar onun üstüne gidip daha iyisini yap diye ısrar etmek de yarar varmı? boşuna değil mi?

Peki ne yapmak lazım? Havluyu atıp pes mi edeceğiz? Olduğu kadar olsun mu diyeceğiz? İşlerin daha iyi olduğu biryere mi gideceğiz?

Hiçbirisi değil, evvela kusurun bizde de olduğunu bilmek, partizanlığı bırakmak ve bunu birdaha tekrarlamamak kararını vermek lazım. Bunu yapmak olumlu düşünce yolunda atılmış ilk uygar adım olur. Sonra da sakin ve BEN’lerden arınmış bir kafayla, bozukluğun sistemde mi, yoksa şahıslarda mı olduğunu, ayrıntılı olarak, belirlemek gerekir.

Hemen her kesimin sisteminde, başvuru ve beklenti hâlen en yüksek makama yönelmiştir. Yukardan idare edilmeye terbiye edilmiş kukla bir kitle olduğumuzu, bu şeklin demokrasi olmadığı bilmemiz, ve otokratik rejimlerin kalıntısı olan bu baskıdan kurtulmamız gerekir. Gücün halkın elinde olduğunu, ancak halkın arzusu, ve yardımı ile birleşik çalışmanın gerçekleşebileceğini benimsememiz lazımdır. Bu tutum nekadar doğruysa, tek kişiden bütün işlere karar vermesini ve uygulamasını beklemek de okadar yanlıştır.

Başa seçtiklerimizin BEN sevdasında olmayan, kendi bilgi sınırlarını bilen ve fikir almaya açık olan kişiler olması birinci şart olarak karşımıza çıkıyor. İkincisi de iş taksimi yapılması gerekçesinin her seçilen tarafından kabul edilmiş olmasıdır.

İşte bu noktada milli diğer bir geriliğimiz ile karşılaşıyoruz; Ortaşark’lı olarak, başkası bir işi yaptığı zaman küçük hissetmek, başkasından akıl almayı bilgisizlik alımsamak kompleksinden kurtulmamız lazım. Aksi halde bügünki durmadan da kurtulmak mümkün değildir. Her işi yalınız baştakinin yapmasını beklemek, akıl almamak, herşeyi bilirim sanmak, en azından, batı ilerlerken, bizi olduğumuz yerde bırakır, bırakmıştır.

Yukarıda belirlenen belediye elemanlarını ve ilişkili dairelerini, iç temizliğine tabi tutmak, bir takım olarak beraberce çalıştırma gayretini göstermek, bizi ilerleme yoluna sokabilir. Bu anlayış altında büyük bir olasılıkla elimizdeki mevcut elemanların bir kısmının da daha verimli olabileceğini görebiliriz.

Bugüne kadar olan geçmişimiz, hiçbirşeyin kendi kendine değişmeyeceğini kanıtlamıştır. Yegane ümidimiz halkın kendi gücünü hatırlaması, ve hizmet vermeleri için seçtikleri kişileri yöneltmek sorumluluğunu da ellerine alması olacaktır.

Çalışmak seçilenlerin, yönlendirmek ve işlerin muhasebesi, seçenlerin vazifesidir.

Bodrum yöresinde mevcut akıl bankasından faydalanmamak da varlığa sırt çevirmekten farklı değildir.

Uygulamaya, bunların ütopik fikirler değil, erişilebilir erekler olduğunu düşünerek, inanç ve arzu ile, başlayabiliriz.

About The Author

0 Comments