Ona zot, buna zot, kim verecek öküze ot?

İşler yolunda gittiği zaman birçok hatâlar ve eksiklikler hoşgörü ile karşılanabilir. Bilhassa büyük bir sabır küpü haline sokulmuş olan halkımızın bu yönde çok dayanıklı oldu mâlumdur. Fakat beklentilerin gerçekleşmediği, millî havanın gittikçe endişe verici bir hâle dönüştüğü bir ortamda, kendisini atâletin rehâvetinden sıyırıp ileriyi görebilenler için, durum çok endişe verici ve tahammül edilmez bir hâle gelir.

Biz sevgili Bodrum’umuzda bu durumdayız. Bütün yazmamıza, çizmemize, ağlamamıza sızlamamıza rağmen, gerekenin ve mümkün olanın onda birini yaptıramıyoruz. Acı içerisindeyiz.

Bir zamanlar Belediyeleşme sevadasıyla yarımadamız parçalandı. Aman, zaman, dedik nihayet Belediyeler birliği kuruldu, beraber çalışmaya başlamaları üç yıl aldı. Çalışmalarının neticesi de hâlen hiçbir yere varmadı, hiçbir somut netice alınmadı.

Partizanlık, adam kayırmak, sırtı yağlıya, Ankarada nufuzu olana, oy verene, dokunma korkusundan, yapılması arzu edilen işlerin birçoğu lafta kalıyor. Lafı edildiğinde seviniyoruz, tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz, teşvik etmeye çalışıyoruz, amma göl maya tutmuyor. Genellikle en mühim konularda olduğumuz yerde saymaktayız.

Ne acıdır ki, AKP İlçe başkanı,-bize gelseler işleri yürütmeye hazırız diyebiliyor. Başımızdakiler bu duruma çanak tutacak kadar gâfil hareket edebiliyorlar. Hâlâ parti anlayışı Bodrum’dan daha önemli bir yer alıyor. Hâlâ yarımadamızı Bodrum olarak, bir bütün olarak, düşünmemiz gerektiğini kavramış değiliz. Hâlâ BEN davası çok zaman herşeyden daha önde gelebiliyor. Bu arada Bodrum’un işleri olduğu yerde dura duruyor. Ağlayanlar çok var, birşey yapmak isteyenler ise parmakla gösterilecek kadar az.

Kaçak yapılar yıkılacak diye bayram yaptık, tebrikler yağdırdık, sonu gene hüsran oldu. Yıkılmasına karar alınan yüz kadar yapının ancak üçte biri yıkıldı. Yapıları yıkılanlar yasalara karşı gelenler iken, şimdi diğerlerinin yıkılmamasıyla, mağdur duruma düştüler, neredeyse onlardan af dilememiz gerekecek. Bunun gibi neler var, saymakla mı biter, Mahut otel hâlâ ayakta duruyor, Allah bilir bu sezon işe bile başlar! Peki bu olanlardan utanan yok mu? Var var, ben çok utanıyorum, hem de susamıyorum.

Peki halkın sesi nerede? Neden bizleri acıtan halkımızı acıtmıyor? Otel kepazeliğini ortaya çıkarıp karar aldıran, Adaboğazını fırsatçılardan kurtaran, kefenini yırttığına sevindiğimiz, hürriyetini hatırlayan, halk nerede? Herkez de mi birşeyden korkuyor?

Başımızdakiler çok zaman iktidarsızlıklarını, ya eleman, yada ödenek noksanlığına yorup temize çıktıklarını sanırlar. Peki bu kişiler geçtikleri mevkilere varmak için çanla başla çalıştıkları zaman, onları biz mi zorladık? Durumun ve şartların ne olduğunu bilmiyorlarmıydı? Bilerek geldilerse şimdi nasıl bahane bulabilirler? Bulsalar da biz bunu yutarmıyız? Yutmayız, çünki biliyoruz ki ne eleman ne de ödenek istemeyen işler bile, yapılmamakta.

Halk yutarmı? O da yutmaz, yutmaz amma asırlardır itaata ve beklemeye öyle bir şartlandırılmıştırki, bardak taşıncaya kadar kılı kıpırdamaz. Peki bardak nezaman taşacak?

Yaz sezonuna birkaç hafta kaldığı halde bu yıl gene, arıtmalarımız yok, denizlerimiz her gün daha fazla pisleniyor, elektrik kesintisi git gide daha da fazlalaşmakta, su konumuz hâlâ geçen yılkinden farklı değil. Bunlar en mühim konularımız, detaya girsek sayfalar yetişmez.

Yukarıdakiler bu yaz gene içinde yaşamaya mecbur edileceğimiz sorunlardan bazıları. Bu çıkmazdan bizi ne A, ne B, ne C, ne de D partisi kurtarır. Kurtarsak, kurtarsak, kendimizin, halkın gücü, arzusu kurtarır. Yasal yollardan, arzu ile, birlikte hareket ettiğimiz zaman, neler olabileceğini son iki olayda herkez gördü. Peki daha ne bekliyoruz? Bu sıkıntılara neden dayanıyoruz?

Sayın Bodrum’lular, sesinizi duyurunuz, burası bizimdir, kudret sizindir,

Sayın yetkililer ya vazifenizi yapınız, ya da çekilmek büyüklüğünü gösteriniz.

Bıcak kemiğe çoktan dayandı. Şairin dediği gibi:

Ayinesi iştir kişinin,

Laf’a bakılmaz, ………

About The Author

0 Comments