Yollarımız

İngilizlerin bir sözü vardır: –Ucuz eşya alacak kadar zengin değilim, derler. Bizler ise herşeyi en ucuzundan yapmayı hâlâ bir marifet sayarız, neticede de hem kötü mal kullanmış olur hem de daha pahalıya mal etmiş oluruz. Hâlen yol yapma konusunda da aynı yanlış anlayışla hareket etmekteyiz.

Geçen asrın başında, otomobil icad edildiğinde, hemen hemen hiç bir yerde bugünki anlamda yol mevcut değildi, birçok yer toprakta izden ibaretti. İhtiyaçlardan ötürü, evvela çakıllı yol, sonra da stabilize yol yapılmaya başlandı. Kabaca, killi olmayan toprak, çakıl karışımından oluşan bu kolay, ve ucuz yol şekli, ilk bir çözüm olarak geniş ölçüde uygulandı. Kısa zamanda bu tarz yolun geçici olduğu anlaşıldığından kalıcı yollarda, betonarme ve betonarme üzerinde asfalt olarak geliştirldi.

Bu tür uygulananın başlamasından yaklaşık 90 yıl geçmiş olduğu halde biz hâlâ aynı ilkel usulü kullanmakta devam etmekteyiz. Çok az bir yolumuz betonarme olarak yapılmıştır. Bu nedenle de yollarımızın kalitesi düşük, bakım masrafımız çok yüksektir. Belediyeler yola ayrılan tahsisatlarını her yıl bozulan yerlerin tamiriyle yetirirler.

Bodrum ve civarında yapılan yollar en ilkel şekliyle, birçok yerde, düzeltilen toprak üzerine katran dökülerek uçuşmasını durdurmaktan ibarettir. Biraz daha sağlam yapılmış olanlar düzeltilen toprağın üstüne çakıl sonrada katran dökülerek yapılır. Yolun kenarları korumasızdır ve kısa zamanda yanlardan kırılmalar başlar ve yol gittikce daralır. Bodrum’da hakkı verilerek yapılmış olan yegane kaliteli stabilize yol Torba ve Bitez kavşakları arasındaki yoldur. Bu nedenle her yıl diğer yollarımız tahrib olur ve yamanması gerekir. Ara yollar ise birçok yerde tekrar toprağa dönüşür.

Ortakent-Yalıkavak, Torba-Yalıkavak, Yalıkavak-Turgutreis, Turgutreis-Ortakent yolları utanç verecek kalitede ilkel yollardır. Bu nitelikte bir yol artık ancak bir şantiyede geçiçi yol olarak kullanılabilir, kentler arasında değil. Yolların kenarları kırılmış, yüzeyleri bozulmuş, her an tehlike yaratan tuzak haline gelmiştir. Torba-Gölköy arasındaki yolda iki yıl evvel meydana gelen çokmeler tamir edilemez olmuş ve devamlı olarak tehlikeli durumlar yaratmıştır.

En basit şekli ile, stabilize yolların en baş düşmanı yer altı sularıdır. Üstlerinde hiçbir güçleri olmayan bu yollar, altlarında ıslaklık olduğunda, kısa zamanda bozulmaya mahkumdurlar. Bu yollarda üstünde kullanmılmış olan iri çakıl, turistik bir bölgede olmaması gereken, aşırı gürültülü, tahammül edilmez bir ortam da yaratmaktadır.

Artık bu ilkel durumlardan kurtulmalıyız ve yollarımızı bir kere doğru yaparak, her yıl paramızı sokağa atmaktan vazgeçmeliyiz. Mahalle arasındaki yolları yaparken, örneğin Torba’da olduğu gibi, toprağa asfalt dökmenin yeterli olmadığını artık öğrenmiş olmalıyız. Yolun sıhhatli çalışabilmesi için yeraltı, yağmur ve sel sularının nasıl yönlendirileceğinin de planlanmış olması gerekir. Selin sökeceği bir yolu yapmanın hiçbir anlamı olmadığını ve bu tür uygulamaların göz boyama, paramızı sokağa atmaktan başka birşey olmadığını, artık öğrenmiş olmamız gerekir.

Sel suyunun hiçbir şekilde yol kaplamasının altına girmesine meydan verecek durumu yaratmamalıyız. Torbada 13 haziran Sokak bunun güzel bir örneğidir. Her selde yolun büyük bir kısmı, karpuz büyüklüğünde taşlar, ana cadde üzerine sürüklenir, yol da dere yatağı haline dönüşür.

Artık bu tür israflara, vergilerimizin yanlış şekillerde kullanılmasına, enerjinin yok olmasına, bu ilkel yollarda tehlikeler içerisinde dolaşmaya, yeter dememizin zamanı çoktan geldi ve geçiyor. Neyi yapabilirsek onu yapalım, amma artık yaptığımızı doğru yaparak tamirlerine para dökmeyelim. Yazıktır, günahtır, biz de insanız.

Sayın yarımada yetkilileri, sizlerden bu ilkelliklere sırtınız çevirmenizi ve ileriye, uygarlığa doğru bir adım atmanızı rica ve talep ediyoruz. Bunu istemek bizim hakkımız, yapmak ta sizin vazifenizdir.

 

About The Author

0 Comments