Ne zaman öğreneceğiz?

 

Bilgisizlikten doğan felaketlere kaza diye bakmak başımızı kuma gömmekten farklı sayılmaz. Yanlış hafriyat yaparak mal ve can kaybına neden olmak, doğanın cilvesi değil bizim suçumuzdur, insanın hayatına ve malına göstermesini bilmediğimiz değer noksanlığıdır.

Bu konu bana vaktiyle Bodrum’da başımdan geçen bir olayı hatırlatıyor.

1977 yılında, yat limanının lodasa açık olduğu devirde, fırtına günlerinde teknede rahatsız olduğumuzdan, Bugünki Zeki Müren Sokak üzerinde bir yer tutmuştuk. O zamanlar bu yol ile Kız Enistütüsü, ve Manastır kalıntısı arasında hiçbirşey yoktu, Kumbahçe sahilinde de ise yanlız mezbaha vardı. Hertaraf boş tarlaydı ve buralarda inekler ve keçiler otlardı.

Deniz Ürünleri Araştırma tesisinin yapılmas için kazıya başladılar ve yolun hemen kenarından, hiçbir önlem almadan, toprağı düşey bir açıda kazıp taşıdılar. Kazı en basit araçlarla günlerce devam etti ve yolun kenarında açılmakta olan uçurum derinleşmeye başladı. Çukur derinleştikce bizlerin de korkusu arttı. Çalışanları bütün uyarmalarımıza rağmen, yol kenarına ne bir korkuluk kondu, nede derinleşen çukurda açılan toprağın kaymaması için bir önlem alındı. Kazının derinliği deniz düzeyine yaklaştığında yolun birkısmı çöktü. Çalışanlara ve Belediyeye yaptığımız başvurular neticesiz kaldı ve yol hergün biraz daha çökerek daralmaya başladı.

Azmak başından Halikarnas’a kadar olan bölgede, sokak aralarında vaktiyle avlulu evler vardı ve bunların bazılarında inek beslenirdi. İneğin sarışını olmazsa da, Sarıkız hersabah avlusundan çıkar, alıştırılmış olduğu şekilde geçtiği yollarda, başka bir avlunun önünde durur, MÖÖ der Karalıyı, MÜÜ der Alacayı, toplaya toplaya, yedi sekiz arkadaşıyla birlikte, sahil yolundan Halikarnas köşenine, oradan da yol üzerinden Manastır’ın alt tarafındaki tarlalara otlamaya giderdi. Akşam güneş tepelerin arkasına yatınca da gene ayni yoldan yavaş yavaş Sarıkız’ın önderliğinde hepsi peş peşe yerlerine dönerlerdi.

Biz korkudan araçlarımızı artık evimizin önüne getiremez olduk, inekler ise alıştıkları yolu değiştirmeden, gidiş gelişlerine devam ettiler. Çukur derinleştikce yol daraldı ve nihayet birgün öğleden sonra yol tamamen yok oldu ve bahçe duvarların bir kısmı da çökmeye başladı.

Akşam yaklaşınca Sarıkız avanesi ile beraber alışmş oldukları yoldan evlerine dönerken, çökmüş yola geldiklerinde, önlerinde yol olmadığını gördüler ve koskaoca bir çukurun kenarında kalakaldılar. Yolun birden yok olaması masum inekler için anlaşılması mümkün olmayan birşeydi, inekler inek olalı büylesine bir HAYVANLIK görmemişlerdi.

Son günlerde haberlerde Muğla’nın Karaahmet Mahallesinde ve Bodrum’da meydana gelen toprak kaymaları, yarımadamızın birçok yerinde izlediğimiz önlem almadan yapılan hafriyatlar, yukarıdaki olaydan 28 yıl geçmiş olmasına karşın, bu konudaki hiçbir ilerleme oldmadığının  göstergesidir. Bu durumlarda toprak kaymasını doğal olaylara bağlamadan evvel, alınan veya alınmayan önlemleri icelemek daha yapıcı bir tutum olur.

Toprak hafriyatı, temel yarteştirmesi, bigi gerektiren bir mühendislik konusudur. Şayet amatörlerin veya, -Birşey olamaz’cıların eline bırakılırsa, sonu felaket olabilir. Bir yerin kayalık olması sağlam olduğunu kanıtlamaz. Kayaların çinsinin, yüzey meyillerinin, volkanik veya çökelmeden oluşup oluşmadığının, meyillerinin içeri veya dışarı olup olamadığının, muhakkak bilinmesi gerekir. Herhangi bir yer kazılmadan evvel sondaj yapılarak bu bilgiler dikkate alındıktan sonra yapılacak kazının şekli, nasıl bir önlem alınması gerektiği, ne cins bir istinat duvarı yapılacağı, evvelden kararlaştırılmış, ve inşaat ruhsatına bağlanmış olmalıdır.

Çevremizde sık sık rastladığımız, yüz kaplaması niteliğinde olan birçok taş istinat duvarları, başımızda büyük bir felaketin habercisi olarak durmakta, altında, üstünde insanlar yaşamakta ve yetkililer buna karşı hiçbir girişimde bulunmamaktadırlar.

Bilinen bu hakikatleri kulak arkasına atmak felakete ortak olmaktan başka birşey sayılmaz. Bu kişiler, nekadar büyük bir sorumluluk taşıdıklarının bilincinde olmalıdırlar.

Sayın yetkililer, öğrenmeye başlamamızın vakti çoktan gelmiştir.

About The Author

0 Comments