Havuç senaryosu

 

 Bir an için AKP nin niyetinin bizi inandırmaya çaılştıklarından bambaşka olduğunu varsayalım, ve bu ışık altında elimizdeki bilgilere bir göz gezdirelim.

1965 yılı TBMM tutanaklarından Refah Partisinden Abdullah Gül’ün ağzından:

Avrupada Türkiyeye karşı nasıl bakıldığını, nasıl aşağılandığını biliyoruz.

–Avrupa parlementosu’unda Türkiyede bölücülüğün, otonom idarenin nasıl istendiğini, Türkiye’de Ermeni davasının nasıl savunulduğunu göreceksiniz.

–Kırk yıllık Kıbrıs meselesi Türkiye için dolaylı olarak bitmiştir………..Bu milli davada sizin ben şöyle yaparım demeniz bizi hiç ilgilendirmez. Çünki onu yapacak gücü olmayacaktır Türkiyenin.

Gümrük birliği anlaşmasından sonra, –Avrup’nın zenginler kulübünün köşkünde, bahçedeki bir klubeye girdik diye sevinerek geldiniz.

 – Arkadaşlar Avrupa Parlementosu’undaki müzakereleri takip edin. Türkiye orada nasıl rencide edilecek ve Türkiye oralarda nasıl kötü durumlara düşürülecek. Göreceksiniz.

–Kapitalist olanlar, Duyun-u Umumiyeyi hatırlayın. Ne yazık ki Türkiye’yi aynı duruma düşürmekle meşguller.

 –AB bir hiristiyan kulübüdür, bizi hiçbirzaman almayacaklar.

-1963 Ankara anlaşmasına göre 1986 yılından itibaren Türk vatandaşları Avrupa’da serbestçe dolaşmayacakmıydı? Bu hakkı niçin almadınız? Yaptığınız bu anlaşmalar bu hakkı verdiyse niçin onlar direniyor, ‘hayır benim çıkarıma değildir’ diyor da, siz nasıl oluyor da hâlâ 1963 Ankara anlaşmasından bahsediyorsunuz?

–Burada herşey tek taraflı gitmektedir. Avrupa’nın menfaatleri sözkonusu olduğunda tavizler verilmektedir, vazgeçilmektedir. Fakat Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir direniş, ısrar olmamaktadır. Bu nepahasına olursa olsun Türkiye AB ye girecek anlayışıdır. Siz eğer bu zihniyette olursanız, işte o zaman sizi o zenginler köşkünün bahçesindeki kulubeye böyle koyarlar işte.

-AB’ye Türkiye’nin  alınmayacağı kesin olunca, Türkiye’nin de kendi başına bırakılması Avrupa’nın çıkarına değildir. Çünki Tütkiye’nin önünde büyük bir potansiyel vardır. İşte Türk Cumhuriyetleri çıkmıştır, İslam ülkeleri vardır. Avrupalı bunu bildiği için Türkiye’yi serbest bırakmak istememiştir. Anlaşmaların hepsi kağıt üzerindedir.

-Türkiye’nin AB ye girip o bahsettiğiniz avantajlardan faydalanması hikayedir. Böyle birşey söz konusu da değildir, olmayacaktır.

-Tek parti devrinde birçok önemli kararlar alınırken halka hiç sorulmamıştır.

-Halka sorulmaktan korkulmuştur. Demokratikseniz, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bunun için halkın oyuna başvururdunuz, gidip halka sorardınız.

-Medayaya bakarsanız Türkiye’ye zenginlik gelecek…………Türkiye tüketim ekonomisine yönelecektir, amma ne olacak siz bunları borçla alacaksınız. Türkiye’yi bu noktaya getirenler suçludur.

-Türkiye’yi daha fakirleştireceksiniz, bu uzun vadede görülecektir.

Gümrük Birliği Anlaşması, ……biz Refah Partisi olarak, metod, usul ve esas yönünden karşı olan tek partiyiz.

-Türkiye’nin AB ye girmeyeceği kesindir, bunu Avrupa’lılar söylemektedir, önde gelen bütün politikacıları söylemektedir.

-Çünki AB bir hiristiyan birliğidir. Bunu biz söylemiyoruz, Avrupa’da söyliyor, herkez biliyor.

 

Demokrat Partinin kuruluşundan bu günlere kadar gelen bütün hükümetler çıkarlarını ve ceplerini düşünerek, sandalye kavgasından, milleti unutarak, nihayet bizi Refah partisinin eline bırakmışlardı.

Refah partisi gerici niyetlerini gizleyemeyecek kadar şımarık bir davranışla, Şeriatın en iyi idare olduğunu, faizlerin haram olduğunu, açık saçık dolaşmanın kaldırılacağnı, medreselerin açılacağını vb. bar bar bağırıyordu. Yüzlerce cami, medrese inşa ediliyor, çarşaflılar hertarfı sarıyor, neticede ordu müdahele edip partiyi kapatıyor.

Parti kapanmıştır amma, Özal zamanında dincilere tevizle başlayan, Türkiye, Avrupa ve USA de başlamış olan gizli teşkilatlanma meyvalarını vermiş, ve yurdumuzda büyük bir, sözüm ona yılımlı dinci, bir kitle oluşmuştur. Acak Erbakanın hatâsı ile bu potansiyel, bu büyük fırsat, elllerinden kaçmıştı. Parti kapanmıştı amma bütün mensupları, ve destekleyen halk aynı kafalarla mevcuttular. Bu potansiyel kolaylıkla AKP nin doğması ile neticelendi.

O devirde AKP nin görüşü neydi? Rüşvet, yolsuzluk, soygunculuk, hortumculuk, hayâli ihracat, lüzumsuz yapılan alanlar, yüksek enflasyon, vb. Halk bıkmış, alev bacayı sarmıştı. O güne kadar bol sütü olan bu ineği her gelen sağmış, sağmaktaydı. Bütün bunlara rağmen halk ve medya dinciliğe karşıydı.

Oy verenlerin % 65 inin istemediği yeni bir partinin başarılı olması için ne yapması gerekiyordu?

  • Aşırı dincilikten vazgeçetiğini söylemek, aynı zamanda dincileri hoş tutumak,
  • Fakir Halk taraftarı olarak hareket etmek,
  • Kandırılması kolay olan, ve çoğunlukta olan, Anadolu halkı üzerinde çaılşamak,
  • Bütün bölgelerde, para dökerek teşkilatlanmak,
  • Uzun zamandır diğerlerinin yapılmadıklarını yapmaya başlamak,
  • Hırsızlığa son vermek,
  • Dokunmamazlığı kaldırmak,
  • Seçim kanununu değiştirmek,
  • Hiçbir eleştirilmeye cevap vermemek, ve aldırmamak.

Taraftarlarına tavizler, fırsatlar vererek, bu gibi işleri İstanbul Belediye reisliği sırasında çok rahatlık ve başarıyla uygulamış olan Tayip Erdoğan parti başkanlığına geldi. Büyük bir gayretle giriştikleri çalışmalar başarılı olarak sürdü. Yukarıdaki maddeler için halka vaadde bulunuldu.

Cemaat ordumuz. Minareler mızrağımız olacak, demesine rağmen Erdoğan yerinde kaldı.

Bu arada diğer partiler hâlâ uyanmadılar, ve aralarındaki sandalye kavgasını devam ettirerek yapılan seçimlerde bizi oyun % 32 sini alabilen AKP nin eline bıraktılar. 90 a yakın sabıkalı ile beraber ekseriyet partisi olarak başa geçtiler. İlk yaptıkları anayasanın maddesini değiştirerek, evvelce yasaklanmış olmasına rağmen, Erdoğanın adaylığını koyup sonradan seçilmesini sağladıar. Dokunmazlık, secim kanunu gibi maddeler değiştirilmedi, diğer bütün hususlarda çalışmalar hızla, başarıyla gelişmeye başladı.

AKP meclisin ekseriyetini, karar hakkını, elinde tutmasına rağmen ele geçirdiği bu fırsatı Erbakan gibi kaybetmemek için dikkat etmesi gereken hususlar neydi?

  • Partinin teşkilatını gelecek seçime kadar genişletmesi, yurdun hertarafına nufuz etmesi için zaman kazanılmalıydı,
  • Ordunun tekrar karışmasını önlemek birinci planda gelmeliydi,
  • Muhalefete hareket imkanı vermemeliydi,
  • AKP ye rakip olcak gücteki tehlikeler yok edilmeliydi,
  • Çoğunluğun doğru yol olarak benimsediği IMF programları devam ettirilmeli ve enflasyon azalmalıydı,
  • Aşırı dinci görünümünden kaçınılmalıydı.

Bunları gerçekleştirmek için, partileri, ordu ve halkı, birleşik gayede toplayacak bir havuca ihtiyaç vardı. AKP bunu AB olarak belirledi. Medya, Ordu, halk ve partiler havucun peşinde gitmeye başlayınca ne yapıldı?

  • AB askerin karışmasını istemiyor diye, ordunun karışma sahalarını yok etti,
  • İlerisi için en büyük tehlikeyi oluşturan Uzanın partisi ve Uzanları bir kalemde siliverdi,
  • Meclisteki muhalefete gene AB istiyor diye birçok şeylerde beraber oy vermelerini sağladı, muhalefetin elini kolunu bağladı,
  • Ceza kanunu, ve yeni Belediyeler Kanununu çıkardı, ve böylece en ufak köye kadar adamlarını yerleştirmeyi garantilemiş oldu,
  • Eflasyonu azaltmakda başarıyla devam etti.

 

Bu yazının başında da belirtildiği gibi AKP ileri gelenleri AB ye giremeceğimizi zaten bilmektedirler. AB nasıl bizi doğudaki nufuzunu kazanabilmek için oyalıyorsa, AKP de AB yi yurt içinde teşkilatını tamamlamak için zaman kazanmak gayesiyle kullanmaya başladı. AB ile olan ilişkimizin sonunun onlar için hiçbir önemi yoktur, başta gelen gaye secmi birdaha keybetmeyecek duruma gelebilmektir.

Geçmişleri, zaman zaman sabırsızlık ederek ağızdan kaçan söz ve hareketler, örneğin türbanda ısrarlari, zina konusu, şeriat sözleri, medreselerin açılması, Yök yasası vb., bize esas gayelerinin, bekledikleri istikbalin ne olduğunu göstermektedir. İktidara geldiklerinin ilk haftasında hiçbir boş kadro olmadığı halde, onbin beşyüz din adamı vazifeye atanmıştır, bunların vazifelerini de tahmin etmek için kain olmak gerekmez. İkinci haftada vaktiyle Devlet dairelerinin dinlenme yeri olarak kullanılan yüzlerce tâtil tesisi kapatılarak ‘Öğretim tesisleri’ olarak kullanılacağı belirlenmiştir. Bunların da ne tesisi olacağı aşikârdır.

Bu arada verilmesi gelereken tavizlere, örneğin, Kıbrıs, Ermeni soykırım konusu, Ege, su meselesi, patrikhane vb. onlar için ilk planda önem taşımamaktadır, Gayelerine eriştikleri ve Müslüman Türkiye krulduğu zaman, hesap vereceklri kimse olmayacaktır. Zaten yeni seçimlere iki yıl kalmıştır. AB müzakerelerinin başlamasına bir yıl olduğundan bu süre içerisinde teşkilatlanmada çok ilerlemeler kaydedebileceklerdir. AB havucu nekadar sallanırsa onlar için okadar fazla ilerleme sahası yaratacaktır.

Gaye gelecek seçimlerde verilen oyların çoğunluğunu yakalamaktır. Bundan sonra AB ye ihtiyaç kalmayacak ve AB nin istediği tavizlererin askıda bırakılan kısmına itiraz ettikleri zaman gene kahramak olarak görüleceklerdir. Yâni kullandıkları tabiyede kendilerini hiçbir durumda kaybetmeme yoluna sokmuşlardır. Vakit geldiği zaman AB isteklerinin kabul edilemez olduğunu ilan ederk ayrılabilirler ve bu suretle önlerindeki yol tamamen açılmış olur.

Bu noktaya erişilinceye kadar yurdumuzda bundan evvel gelen bencillerin yapmamış olduğu birçok iş, AB komserlerinin de baskısıyla, veya bahane gösterilerek, yapılacak ve halk memnun tutulacaktır. Bu süre sırasında aşırı dindarlara sabırlı olmaları emri, ve istediklerini gerçekleştirecekleri zamanın geleceği vaadi de herhalde yapılmıştır. Arada olan sabırsızlıkları ve kaçamakları Erdoğan maharetle erteleyerek geçiştirebilmektedir.

AKP nin ikdidara geldiği iki yıldan beri aldıkları olumlu kararlar kendilerinden evvel gelmiş olan bencilleri utandıracak niteliktedir. Bundan ötürü AKP yi  kötü değil, sadece aportünist ve akıllı, evvelkileri de hain ve akılsız olarak değerlendirmek yerinde olur.

AKP nin tutumu geçmişte gördüğümüz şekillerde halkı soymak olmamasına rağmen, tabiyelerinin memleketi parsellemek olduğu son hadiselerde görülmektedir. Devlet teşekküllerinin dörtebir fiatına kendi taraftarlarına kapatılması, Orman arazilerinin dağıtılması, sit alanlarının açılması, vb. yeni tarz varlık kazanmanın örnekleridir.

Türkiyenin şansızlığı AKP gurubu gibi kısa zamanda organize olmasını bilerek, tek gaye uğruna bukadar başarılı çalışabilen bir idarenin bu renkle gelmesi, bundan evvel gelenlerin ise utanılacak derecede iktidarsız, bencil, ve ahlaksız olmasıdır.

AKP nin programı ve geleceği, Türkiye’nin 65 milyonluk kısmı için büyük bir başarı olarak adlandırılabilir. Geri kalan 5 milyon için ise 200 yıl geri gitmiş ve kaybolmuş olmaktır.

Hoşgeldin Müslüman Türkiye.

Şairin dediğinin benzeri gibi, -Olmaz ki, bukadar da boş bulunulmaz ki.

 

Hayal senaryosu.

 

Şimdi de tam tersini, AKP ye katılanların hepsinin Refah zamanındaki gayelerinden vaz geçtiklerini varsayalım.

Bundan evvel bütün söylediklerini unutalım,

Her mahallede bir cami yapıldığını, sanata düşkün olduğumuzdan diyelim,,

Camilere yapışık medreseleri, çocukların eğlence salonu olarak kabul edelim,

Tesettürü irtica değil, Armani’nin bütün batı ülkelri için yaptığı en son moda olarak alımlayalım,

Doksan suçlunun yanlış olarak mahkemeye verildiğini kabul edelim,

Zîna lafını muhalefetin dedikodu olarak çıkardığını kabul edelim,

Yeni belediyeler yasasının en iyi niyetlerle kullanılacağını farzedelim,

Yök hadisesinin profesörlerin geri kafalığı olarak düşünelim,

Abdullah Gül’ün AB hakkında söylediklerini partisinin alıkşlarda karşıladığını pas geçelim,

AB nin on yıl sonra bol parası olacağını ve bize her yıl milyarlarca Euro bağışta bulunacağını,

Gümrük birliği ile ihracatımızın yüzde yüz artacağını,

Doğacak bolluktan milli gelirin Avrupa seviyesine yükseleceğini,

Kıbrısın azınlıkta olmasına rağmen, Rumlarla beraber kardeş gibi yaşayacaklarını kabul edelim,

Ermenilerin Soykırım iddasından vaz geçtiğini,

PKK Kürtlerinin silahlarını bırakarak, Barzani ile ilişkileri olmadığını ve bizimle dosluk sulh içerisinde yaşamaktan çok memnun olduklarını,

Yunanistanın Ege davasından vaz geçtiğini,

AB nin su kaynaklarımızı Arabistan yarımadasına açmamızı istemelerinin yanlış olduğunu söylediklerini,

Hiristiyanlarıın bize hörmeten din okulları ve yeni kiliselerden vaz geçtiklerini farzedelim,

AKP nin AB stratejisini bugünleri geçirmek ve ekonomik kalkınmamıza vakit kazanmak için onları oyalama taktiği olarak alalım,

AKP nin tek parti olarak kalmak istemediğini ve bunu gerçekleştirmek için muhâlif partilere yardım edeceğini,

Hırsızlığa tamamen mani olacaklarını, arazi ve devlet teşekküllerini paylaşmayacaklarına inanalım.

AKP nin gayretiyle, açılan yeni okullarla 50 milyon geride kalmış kafaların birkaç yılda kemale erdiğini ve batı uygarlığına vardığını zevkle seyradelim.

 

Bunları yaptığımız anda göreceğizki, 70-80 yıldır yetiştirdiğimiz sahtekarların, bencillerin, ahlaksızların arasından yepyeni tertemiz dini bütün, ahlakı düzgün bir idare gurubu yaratıvermişiz. Buna AB de ABD de hayran kalmış, ve bütün dünya basını AKP nin başarılarını hergün övmekte.

Bugün karşı olanlar, reisicumhur köşkünde sıralanmışlar, Erdoğanın elini öpmek için bekliyorlar.

Olmaz deme, neden olmasın, dünyada olmayacak şey varmı? Hayal etmeden istikbal olurmu?  Diyeceksiniz.

 

Seneryolardan istediğinizi secmeyi size bırakıyorum, yurtta hâlâ seçme hakkımız var.

Benim ise hayalle yaşarsam sı.a s.ça ölürüm diye ödüm kopuyor.

 

02 Ocak 2005

 

 

 

About The Author

0 Comments