Sarı Bayrak

 

Geçen gün gazetelerde 2005 yılında arıtması olmayan bölgelere mavi bayrak verilmeyeceği haberi çıktığı zaman derin bir nefes aldık. Çok gecikmiş olan bu karar belki vurdumduymazları atâletlerinden uyandırıp gerekeni yapmaya zorlar diye ümitlendik. Amma belli olmaz, belkide bir kriz komitesi kurulur ve bu bildirinin etrafından nasıl dolaşıp benzeri bir bayrak elde edileceğini ve halkı nasıl uyutacaklarını kararlaştırırlar. Tabii ki bu bir iftiradır amma, kaç yıldır yerli, yabancı, denize girerken pisliğin denize atılmasına göz yumanlar için hiç de hiç yersiz bir düşünce değil.

Bu konuya başka bir yönden bakalım. Mavi bayrak verilmemesi kabaca bu sular pis demektir. Bu da herhalde burada denize girerseniz hastalanma olanağınız var anlamına gelir. Hlakın sağlığını düşünen ülkelerde zararlı olduğu belirlenen şeyler için, ya paketin üzerinde ya da bir levha ile, tehlike kişiye bildirilir. Yâni halkın bilmeden kendini tehlikeye atmaması için gayret sarfedilir. Bu bir insanî görev olduğu kadar yetkililerin sorumluluğudur.

Bana kalırsa bu şartlar altında mavi bayrak verilemeyen yerlere halkı uyarmak için bildiriler yapılmalıdır. Bunun en iyi çaresini de SARI BYRAK asmak mecburiyeti getirilmelsi olabilir. Bu şekilde herkez neyle karşı karşıya olduğunu bilmiş olur ve halkın aklı başına gelip feryat etmeye başlayınca, atâlet içinde bizi bu hallere düşürmüş olanlar birşeyler yapmaya mecbur olurlar. Evet yaklaşmakta olan felâketi önlemek için sarı bayrağı kaçınılmaz bir çözüm yolu olarak belirliyorum, çünki:

Biliyoruz ki bu karar alınır alınmaz, turismcilerden şikayet göklere çıkacak, basın işe karışacak, bakanlık devreye girecek ve bir hal çaresi bulunmaya çalışılacak. Çare bizim ülkemizde iki şekilde kendini gösterebilir; Birincisi, uygar olarak bütün yörelerde arıtma mecburiyeti uygulanır ve gerekli ödenek çıkarılır. İkincisi ise, büyük bir olasılıkla, başımıza gelecek olan uyutma tabiyesidir. Evvela Sarı bayrak konmasına engel olurlar, buna neden olarak da, suyun pis olmadığını fakat mavi bayrak standardında olmadığı için …… falan gibi boş laflarla geçiştiriler. Koyun gibi sürülmeye alışmış olan halkımız da sesini keser, turizmciler zaten aldırmadıklarından hadise kapanır. Ne zamana kadar? Pislik yüzeye çıkp turistler kaçmaya başlayıncaya kadar.

Amma buna da üzülmeyin, turistler kaçınca hiçkimse suçlu olamayacaktır, çünki suçlu şimdiden bellidir, ödenek. Her sektörde alışılmış olduğu gibi yetkililier hiçbirzaman suçlu olamaz. Suçlu ya diğer partidir veya ödenek yokluğu.

Gelelim görmek ve duymak istemedikleri inanılmaz hakikatlere: evvelki bir yazımda da belirttiğim gibi birkaç yıl evvel bazı Bodrum sevenler Dünya bankasından bütün yöremizin arıtma tesislerini yapmak için kredi vaadini almışlardı. Yaptıkları başvurular evvela belediyeler düzeyinde sonra da bakanlıkta, şahsi çıkarların aradan çıkamaması yüzünden, akamete uğradı ve bir yere varılamadı. Tekrar etmek istediğim, ödenek bahanesi sadece bizi kandırdıklarını zannedenleri tatmin eder, bizi değil. Hortumlanan bankaların kayıpları, hayalî ihracat, ödenebiliyorsa, her köşede bir cami yapılabiliyorsa, denizler için de para vardır. Ayrıca bugünki ortam icerisinde belediyelerin kendi bütcelerinden başka imkanları kullanmak olasılığı da vardır. Yapılacak şey şahsi fırsatları kollamaktan vazgeçip halk ve yöre için çalışmayı ön plana almaktır.

Bizler yazmaktan bıktık, siz okumaktan bıkmadınız mı?

Arıtmalarımız yok, olanlar da iyi çalışmıyor, kapasiteleri düşük,

Denizlerimizin çok yeri pislenmiş durumda,

Pislenme nufusla beraber günden güne artmakta,

Geri dönülmesi olmayan bir felakete doğru gittiğimizi en bencil olanınız bile biliyor,

Torba, Gümbet ve Türkbükü öldü, diğerleri yer yer ölmekte,

Peki daha neyi bekliyoruz??? Turistin kaçmasını mı? Yabancı basında çıktığı zaman işiniz bitmiştir bunu biliyormusunuz?

Dinsizin hakkından imansız gelir misali, uyuyanları uyandırmak için tek çare, Sarı bayrak korkusudur.                                                                                     

 

 

 

 

About The Author

0 Comments