Sel sonrası, 2/2

 

Bu yazımda bir kentin uygar olarak yaşayabilmesi için yağmur ve sel sularının nasıl kontrol altına alınması gerektiğini, ana hatlarıyla, birkere daha yetkililerin dikkatine getirmek istiyorum. Hani olurya nasrettin hocanın gölü mayalaması gibi,–ya tutarsa diye!

İlk yapılacak şey geçmişte yapılan hataları belirleyip en kısa zamanda doğru yöntemler almaya başlamaktır. Bunlar da planlamaya, arzuya ve çoğu paraya dayanır. Amma bugün yapılmazsa sonra çok daha pahallıya malolacak ve belkide yapılması imkansız hâle gelecektir.

Genel olarak Bodrum’da yağmur sularını taşıyacak etkili ve düşünülerek yapılmış teknik şartlara uygun bir sistem mevcut değildir. Eskiden mevcut olan azmakların, derelerin bir kısmı yollara dönüşmüş, veya yetersiz bir şekilde yer altına alınmıştır. Yollara yapılan yağmur suyu ızgaraları yolun yüksek yerindedir ve suyu yakalayamaz. Üçkuyular Caddesi bunun güzel bir örneğidir. Dağlardan gelen suları yavaşlatacak hiçbir önlem de mevcut değildir. Yapılması gereken:

  • Dağlarda oluşan sel suyunu kentelere girmeden yapılacak toprak barajcıklar ile geçici olarak tutmak, sağnak geçtikten sonra yavaş yavaş boşalmasını sağlamak, sel suyunun çamurunun ve pisliğinin de dibe çökmesi için vakit kazanmak,
  • Bu suretle dağdan gelen suların kent yer altı sistemine ilave yük vermemesini sağlamak,
  • Azmaklar ve açık su kanalları içerisinde barajcıklar oluşturarak suyu yer yer geçici olarak tutmak, dolayısıyla hem nicelik hem de nitelik kontrolu yapabilmek,
  • Denizlerimizi temiz tutmak için azmaklar ve kanallar denize dökülmeden muhakkak nitelik kontrolu yapabilmek için havuzcuklar oluşturmak,
  • Kent içerisinde yollardan suyu kısa aralıklarla yol altına alarak yol üzerinde tahripkar sel haline gelmesini engellemek,
  • Bunun için de yolların bir meyil konsepti ile onarılması ve ızgaraların suyun aktığı yere konulması,
  • Havza hesapları yapılarak yer altı borularının 50 hatta 100 yıllık fırtına kayıtlarına uygun kapasitede yapılması,
  • Yer altı borularının zaman zaman, yağmur mevsimi gelmeden, temizlenecek şekilde yapılması,
  • Bu boruların belirli yerlerde oluşturulacak nitelik havuzlarına bağlandıktan sonra denize bırakılması,
  • Bu havuzların ve boruların fırtına geçtikten sonra temizlenmeleri,
  • Ken içerisinde yapılan her oto park yeri, konut ve benzeri, su içebilen toprağı yok edip emilmemiş su yaratan bir sert yüzey haline gelmektedir. Bu durum kentin boru sisteminde büyüme gerektirdiğinden alınacak önlem yeni yapılacak yerler için sorumluluğun inşaat sahiplerine verilmesidir. Gereken önlem projenin meydana getirdiği sert yüzden ötürü artan su mikdarının ya açık havuzlarda veya yer altı depolama ile yapılan, ayni geciktirme metodudur. Bunun için belediye tarafından ruhsat verilmeden bu tesislerin projelerinin de onaylanması ve iskan edilmeden evvel çalışır halde olması,

Yapılaması gerekenlerin ana hatlarıdır. Bunların yapılmasına yukarıda belirtilen sırayla evvela dağlardan gelen suyun kontrolü, ve yeni uygulanacak yasa ile başlamak gerekir.

Bu önlemler bir kere yapılır ve herzaman kullanılır. Sıraladığım bu önlemler içinde bulunduğumuz aşamada hayal gibi yorumlanabilir amma zaman gösterecektir ki bunlar tecrübeleri uygar ülkelerde yapılmış bir gerçek, kaçınılmaz bir yoldur ve ergeç yapılması gerekecektir. Bunu yapmayanlar herzaman yakında uğradığımız, ve benzeri felaketlere para dökecek ve her seferinde delik yamamakla vakit öldüreceklerdir.

Bu yöntemleri iş işten geçtikten sonra almak yüz misli daha masrafli olacaktır. Kent kontrolsüz büyüyecek,tesislerin yapılacağı, küçük de olsa,  gerekli yerler gelişmiş olacak, istimlâkler mümkün olmayacak ve aspirinle tedavi etmek imkânı olan bu hastalık bir kansere dönüşecektir.

Yapılması gereken işlerin içerisinde hiçbir masrafa dayanmayan herkezin kendi suyunun nicelik ve nitelik olarak kontrolünden sorumlu olması için bir yasa koymak ilk alınması gereken yöntemdir. Hâlen geliştirilmekte olan her yeni proje su ve sel problemimizi büyütmektedir ve kendi haline bırakılamaz. Bir belediyenin çığ gibi büyüyecek bu masrafların altından kalkacak durumda olması beklenemez. Uygarlık sorunları paylaşmamızı gerektirir.

Biz bunlara hazır değiliz tutumu sorumsuzluktur, sorumluluğu gelecek nesillere atmak, halkı kandırmaktır. Bugün başlamazsak yarın çok geç olabilir.

 

 

About The Author

0 Comments