El ele verelim

 

20 Eylül tarihinde Yarımada’da yayınlanmış olan ‘Canavarlar ülkesi’ adlı yazıma Sayın Galip Baran’ın 27 Eylül tarihli Yarımada’da yapmış olduğu yanıtı, birleşme yolunda atılmış ilk sevindirici ve ümit verici bir adım olarak, saygıyla karşılıyorum. Kendilerine huzurunuzda alâkaları, daveti, ve uyarıları için teşekkürlerimi sunarım. Greken beraber çalışmayı gerçekleştirmek için bu satırları işgal etmek yerine, ben şahsen kendisiyle temasa geçerek bu başlangıcın devamlı olmasını sağlayabileceğimi de ümit ediyorum.

Yazıma aldığım bu yanıtın ilginç taraflarını ise sizinle paylaşmam gerekiyor.

İyi bir yönden bakıldığında, bir yanıt alınmış olması nekadar büyük bir mutluluk. Bugüne kadar yazdığım yazılara ve yaptığım çağrılara alınan bu ilk olumlu yanıt, ümidimizin yok olmadığını ve sebatla aynı yolda çalışmamızın birgün meyva vermeye başlayacağını belirliyor.

Diğer bir yönden bakıldığında ise, mutsuzluk, bu yanıtın ne bir yetkiliden nede bu tür işlere değer veren, saygı  duyan, sıradan bir vatandaşımızdan gelmemiş olması. Bundan evvel yaptığım çağrıların, Sayın Galip Baran’ın dediği gibi, halkımızı atalet uykusundan uyandıramamış olması.

Hemfikir olduğumuz bu gerçek ise, işin en acı tarafı. Yaşlı aydınlarımız seyirci kalıyorlar, geleceğimizi ellerine bırakacağımız genç aydınlarımız ise yaşam zorlukları içerisinde, yaşamlaranı bu hâle getiren bozuklukları düzeltmek yolunda atılacak adımın kendilerini beklediğinin farkında bile değiller. Çok kişi, milli hastalıklarımızdan biri olan, sadece şikayet etmekle kalıp, kabahatin başkasında olduğunu dillendirip, rahatlamakla yetiniyor. Bunu yaparken de, problemlerimizin bir parçası hâline geldiklerinin farkında değiller.

Yazılarımdaki gayemin problemleri ve çarelerini dile getirerek halkımızda bilinci arttırmak olduğunu evvelce belirtmiştim. Sadece şikayetle yetinen yazarların etkili olamayacaklarını evvelce yazmıştım. Yazılarımın herbirinde yapılması gerekeni belirtmiş olmama, ve gerek halkımızı gerek mediyayı iş birliğine davet etmiş olmama rağmen, şimdiye kadar, yegane yanıt yalınız Bakanlıklara yazdığım dilekçelere geldi. Yâni dertlerine çareler bulmaya çalıştığımız halkımız hâlâ uykuda, uyarmaya çalıştığımız yetkililer hâlâ siyasi kabuklarında saklanmaktalar.

Buna rağmen ben hâlâ ümitsiz değilim ve zamanla uyanacağımıza inanıyorum. Bunu hızlandırmak için de yeni bir yöntem uygulamayı deneyeceğim.

Beş yıl önce bir topluluğa başkan seçildiğimde yalınız 110 azası var iken, bilgisyar kullanılımı, ve şeffaf bir yönetim uygulaması ile bugün aza sayımız 300 ü geçti ve çalışmalarımız ile öğrencilerimiz burslarımızdan yararlanmak imkanını buluyorlar. İletişimin nekadar önemli bir vasıta olduğunu düşünerek, bilgisayarla daha yakından alakaları olan gençlerimize, bu yol ile erişmeye başlayacağım. Bu şekilde belki gazetemizi okumak fırsatı olmayanlarada, geç de olsa, erişmiş olacağız kanaatindeyim.

Ben tekbaşıma ne yapabilirim sorusun tek cevabının ‘çok şey’ olduğunu, herşeyin kişiden kaynaklandığını kafalara yontabilsek, işler nekadar çabuk düzelmeye başlayacak. Halkımıza eleştirme yetkisinin kendi ellerinde olduğunu, ve yetkilileri eleştirmedikleri zaman yapılmayan işlerde suçluların kendileri olduğunu bir anlasalar, nekadar büyük adımlarla medenileşebileceğiz.

Yetkililerin sorumluluğu, kendilerini yapmaları için seçtiğimiz görevi gereğince yapmalarıdır, halkımızın sorumluluğu da görevini yapmayanlardan hesap sormaktır. Kendilerinden vazifelerini yapmalarını bekliyoruz. Eğer hesap sormazsa suçlu olan halkımızdır. Her toplumun ancak hak edebildiği yönetime kavuştuğunu, ve başka şeklinin de hiçbirzaman gerçekleşmediğini unutmayalım.

Sayın Galip Baran’ın okul çocuklarından başlamayı önermesi nekadar yerinde. Belki onları ailelerinin yaptıkları hatalardan korumak yolunu bulabiliriz. Allah bizimle olsun.

 

About The Author

0 Comments