Egemenlik

 

            J.J. Rousseau şöyle demiştir: “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. O, kurumlarında istediği gibi tasarruf eder. Hatta Kral, Sultan, Prens gibiler egemenliğin ortağı değildirler. Görülegelen memurlardır. Millet, istediği vakit bunlara kapıyı gösterebilir. Kandilerine yol verilince birşey idda edemezler, idda etmeye hakları yoktur.”

Atatürk de bize hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” demişti. Başka bir yazarımız da şöyle yorumluyor: evvela millet vardır sonra Devlet gelir. Millet olmadan Devlet yoktur. O zaman olan yalınız Millettir ve kuvvetin millette olması gereklidir.

Evvelce yazmış olduğum bir yazıda ABD deki yönetim sistemindeki kuvvetin kişiden başladığını ve bu nedenle bütün kuvvetin aşağıdan yukarıya doğru kurulmuş olduğunu belirmiştim. Halkımız çok zaman hür ülkemizde ellerindeki kuvvetin varlığını unutmaktadırlar. Belediyeye giderler suclu gibi ezilerek büzülerek işlerini yürtmeye gayret ederler, devlet dairesine giderler haklarını aramak için oradan oraya süründürülürler, polise giderler sanki bir suçlu gibi çekinerek konuşurlar. Bu kişilerin unutkanlıklarından kaynaklanan kendilerinin yarattıkları bir yanlıışlıktır.

Unutmayalımki bu dairelerde çalışan görevliler parasını bizim kendi cebimizden verdiğimiz, bizim için çalışmayı arzu ve kabul etmiş olan, bizim memurlarımızdır. En ufak işçisinden cumhurbaşkanına kadar hepsi bize çalışmaktadırlar. Bizi zora sürmeye, bilgileri vermemeye, bize yukarıdan balmaya hiçbir hakları da yoktur. Atanmış oldukları mevki onlara hiçbir üstünlük sağlayamaz. Saygımız onların mevkilerinedir. Kendileri için göstermeye hazır olduğumuz saygıyı da evvela haketmeleri gerekir. Biz onların bize yaptıkları uygunsuz muameleleri kabul ediyorsak bu onların değil bizim suçumuzdur. Bu bir gelenek olduysa evvela kendimizi düzeltmemiz gerekir.

Bodrumun medenî bir yaşama erişmesi için değişik konuları ele alıyor, yetkililerle konuşuyor getirdiğimiz çarelere olumlu bir girişim bekliyoruz. Bazen cevap alsakda netice alamıyoruz, yada o bize ait değil, Kaymakamlık karışır, bu bizim işimiz değil Polis bakar, bu bize değil Belediyeye aittir, buna Karayolları bakar gibi cevaplar alıyoruz. Yani hiçbir işten hiçkimse mesul görülmüyor. Sorumlu olanı bulduğunuzda da sistemi suçlayarak kendisini temize çıkarıyor. Aralarında mesul olmak arzusu olanlar da yetenekleri olmadığını ifade ediyorlar. Yani Ahmet Mehmede atıyor işler de askıda kalıyor. Tek bir kişi olarak birçoğumuz değişik nedenlerle bununla savaşmakta çok zaman yeteneksiz kalıyoruz. Neticede beklentilerimiz yerine gelmiyor çünki bize çalışan memurlarımız vazifelerini yapamıyorlar.

İşte size basit fakat somut birkaç misal. Bir süre evvel hem yazıyla hem de bu köşede Bodrumun kavşaklarındaki yanlışlıkları ortaya koymuştuk. Bunları ayrıca sözle de dile getirdik. Kavşaklada iki şerit olan yolda dört beş araba yanyana sıralanmaka bundan ötürü vatandaş kanunu çiğnemeye teşviş edilmiş olmaktadır, bunların iyi çalışabilmesi için bir şerit daha ilavesi önerilmişti. Buna karşı –Bir şerit daha ilave etsek busefer altı araba sıralanır, zaten buraları karayollarına aittir biz birşey yapamayız, benzeri cevaplar alındı.

Bir süre sonra Bodrumun iki girişi arasında peşmürde bir otomobil mezarlığı halinde olan kısımda kaldırım yapıldı ve bunu yaparken yer olduğu halde yola yeni bir şerit ilave edimedi. Bu kaldırımın oradaki geniş sahayı yok edip kamyonların burada durmasını önlemek için yapıldığını öğrendik. Kadırım yapıldı ve kamyonlar yolun karşı tarafına geçti. Karakolun burnun dibinde zaten yeterli olmayan bu yolun bir şeridini işgal ettiler ve çirkinliği devam ettirmeye ilaveten bu seferde trafiğe de mani olmaya başladılar.

Bodrumun en mühim konusu, can damarı olan denizinin hergün daha fazla kirlenmesi hâlâ devam etmekte ve bunada göz yummaktalar.

Ey Bodrum gençliği sizin gözünüz ve diliniz yok mu? Yapılan her şeyi allah vergisi gibi kabulmu edeceksiniz? Sormak aklınıza gelmiyormu –neden bu kamyonların durmaları için başka bir yer gösterilmiyor, neden polis buna göz yumuyor, neden bu kavşaklarda polis nizama uyulmasnı temin etmiyor, neden işler yapılırken planlı olarak yapılmıyor, niçin paramızı ziyan ediyorsunuz, niçin denizimizi kirletiyorsunuz, vb ……diye. Aklınıza gelsin çünki bu yalınışlıkları yapanlar allahınız değil sizin memurlarınızdır.

Eğer Bodrumun, lâyik olduğunuz medenî bir şekle gelmesini istiyorsanız, o zaman vazifeye seçtiğiniz bu memurların çalışmalarını değerlendirmeniz ve düzelmelerini istemeniz gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmenin yegâne yolu da, sizin etrafınızda olanların bilincine varıp, el ele vererek, sesinizi duyurarak bu geriliğe bir son vermektir.

Allahın bizlere bir lütfu olan Bodrumun bu devirde bir köy olarak kalmasını istiyorsanız bütün söylediklerimi geri alıyorum çünki bu zaten başarılmış durumda. Bunu başaranları da tebrik etmekden başka söyleyecek birşey kalmıyor.

 

 

 

About The Author

0 Comments